2/1. Elif, Lâm, Mîm[1] 3/1. Elif, Lâm, Mîm.[2] 7/1. Elif, Lâm, Mîm, Sâd.[3] 10/1. Elif, Lâm, Râ. İşte bu okunanlar hüküm ve hikmet dolu Kitabın ayetleridir.[4] 11/1. Elif. Lâm. Râ.[5] 12/1.Elif, Lâm, Râ. Bu okunanlar gerçeği açıklayan apaçık Kitabı’n ayetleridir.[6] 13/1. Elif, Lâm, Mîm, Râ. Bu okunanlar, Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen Kitab haktır gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.[7] 14/1. Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’an, öyle bir Kitab’dır ki, onu sana; insanları Rablerinin izniyle her türlü kişisel ve toplumsal karanlıklardan aydınlığa; eşsiz galip ve övgüye layık olan Allah’ın yoluna çıkarman için indirdik.[8] 15/1. Elif, Lâm, Râ. Bu okunanlar, Kitab’ın ve her şeyi açıklayan ve açık olan Kuran’ın âyetleridir.[9] 19/1.Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.[10] 20/1. Tâ, Hâ.[11] 26/1. Tâ, Sîn, Mîm.[12] 27/1. Tâ, Sîn. Bu okunanlar, Kur’an’ın ve hakikatleri bildiren apaçık bir Kitab’ın âyetleridir. Ki:[13] 28/1. Tâ, Sîn, Mîm.[14] 29/1. Elif, Lâm, Mîm.[15] 30/1. Elif, Lâm, Mîm.[16] 31/1. Elif, Lâm, Mîm. [17] 32/1. Elif, Lâm, Mîm.[18] 36/1. Yâ Sîn.[19] 38/1. Sâd. O şanlı şerefli ve öğüt dolu Kurana andolsun ki,[20] 40/1.Hâ, Mîm.[21] 41/1. Hâ Mîm,[22]42/1. Hâ, Mîm.[23] 2. Ayn, Sîn, Kâf.[24] 43/1. Hâ, Mîm.[25] 44/1. Hâ, Mîm.[26] 45/1. Hâ, Mîm.[27] 46/1. Hâ, Mîm.[28] 50/1. Kâf. Çok şerefli Kuran hakkı için.[29] 68/1. Nûn. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun.[30]

Gayemiz bir tefsir çalışması yapmak değil, anlam içerikli bilgiler sunmak olduğu için bin yıldan fazla zamandır tam kavranamayan bu ayetleri detaylı ele almadan en kısa ve net olacak biçimde ifade etmeye çalışacağız. Detaylı bilgiler için lütfen tefsir kitaplarına başvurunuz.

Kesik harfler olarak tercüme edilen Hurufu Mukatta harflerine yönelik yirminin üzerinde farklı yaklaşım/kuram geliştirilmiştir. Rakamsal ele alınmaktan, melek isimleri denilecek kadar hemen her sahada ele alınarak bir manalandırma girişiminde bulunulmuşsa da yapılan hiçbir izahat bir diğerinden daha etkili olamamış, genel bir kanaat oluşturmamıştır.

Acizane yaptığımız çalışmaların neticesini özlü olarak buraya geçirmek istemekteyiz. Herhangi bir iddiadan Allah’a sığınırız. Çalışmamızın temeli diğerlerinden ayrılan yanı ile bu ayetlerin ne zaman, nasıl geldiği ile ilişkilidir. Çünkü ayetlerin taşıdığı mananın, bulunmasına gösterilecek yaklaşımın bu yol ile ortaya çıkacağına inanmaktayız.

İzlediğimiz yolu tarif etmeye gelince; Kuran-ı Kerim’in Levh-i Mahfuz ile ilişkisi sonra Cebrail aleyhisselamın ayetleri vahiy yolu ile Peygamberimize nasıl ve ne şekilde ilettiği, en son olarak ise bu kesik harflerin kayıt altına alınmasının vahiy sonrası hemen gerçekleşip gerçekleşmediği olarak izah edilebilir. O halde başlayalım.

Kâinatın yaratılmasından daha önce de bazı aşamaların olduğunu ilk konumuzda ele almıştık. Şimdi ise bu yaratılış sonrasında evrendeki her şeyin o patlama sonrası meydana gelmediğine dikkat çekmek istiyoruz.

Biz dahi evrende en son meydana gelmiş canlılar olsak bile bizim de kâinatın yaratılması ile ilişkisi bulunmayan bir yönümüz bulunmaktadır ki, o da ruhtur. Evet ruhumuz, henüz doğmadan anne karnında iken görevli bir melek tarafından üflenmektedir. Bu kâinatın dışından dahil edilen iki varlıktan biridir.

Bu durumu Resulullah (s.a.v) şu sözlerle ifade etmiştir.

“Sizden birinizin yaratılışı annesinin karnında kırk günde toplanır. Sonra onda bunun gibi ‘alaka’ olur.¨ Sonra yine bunun gibi ‘mudğa’ olur. Sonra ona melek gönderilir ve kendisine ruh üflenir. Meleğe dört kelime emredilir: Rızkı, eceli, ameli ve said mi yoksa şaki mi olacağı(nın yazılması)…”[31]

Diğeri ise Kuran-ı Kerim’dir.

…İşte sana da emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik.[32]

Kâinata bu iki ruh sonradan dahil edilmiştir. Kuran-ı Kerim’in alındığı yer olan Levh-i Mahfuz da (her şeyin yazıldığı kitap) bir ruhtur.

“O, Levh-i Mahfuz’da olan pek şerefli bir Kuran’dır.”[33]

Bu hususta Hafız Ebu’l-Kasım et-Taberanî, îbn Abbas’tan şöyle rivayet etmiştir.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Doğrusu, Cenâb-ı Allah Levh-i Mahfûz’u beyaz inciden yarattı. Levh-i Mahfuzun sayfaları kırmızı yakuttandır, kalemi nurdur, yazısı nurdur, onda her bir gün, 360 lahzadır. O, yaratır, rızık verir, öldürür, diriltir, yüceltir, alçaltır, dilediğini yapar

Bu ruhu vahiy olarak alan görevli melek Cebrail (a.s), Allah’ın izni ile önce topluca Beytül İzze adı verilen birinci semaya indirmiştir. Buradan ise vahyi parça parça alınarak efendimizin kalbine ilka etmiştir.

Apaçık ve gerçeği gösteren Kitab’a yemin ederim ki![34] Şüphesiz biz onu, düşünüp akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an yaptık.[35] Şüphesiz o, katımızda bulunan Ana Kitab Levh-i Mahfûz’dadır. Çok yücedir, çok hikmetlidir. [36]

İşte bu aşamada dikkat edilirse ilk çıkış noktası olan Levh-i Mahfuz’dan vahiy olarak efendimize intikalini “arapça bir kuran yaptık” olarak belirtilmektedir. Demek ki biz insanlara ulaştığında artık bu Levh-i Mahfuz’da ki ruh Allah resulünün kalbine ilka edilmiştir. Önemli olan burayı iyi kavramaktır. Vahyin nasıl ve kaç şekilde gelebileceği Şura suresinin ayetlerinde şöyle ifade olunmuştur.

Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. İşte sana da emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten kitap) vahyettik.[37]

Evet… Şu aşamada geldiğimiz nokta Kur’an-ı Kerim ve insan ruhunun kâinat ile ilişkisinin sonradan dahil edildiğini, evveliyatının bulunmadığını dini kaynaklarla net olarak belirtilmesi olmuştur. Bu durum kimilerinin hadis olarak, kimilerinin ise tasavvufi bir deyim olarak kabul ettiği “el-insanu ve’l-Kur’anu tev’emani / İnsanla Kur’an (ikiz) ruh kardeşidir.” sözünden başka bir doğruya bizleri götürmemektedir.O halde Kuran-ı Kerim’e bakışımızı değiştirecek o doğru soru “ruh ikizi, ne demektir?” olmalıdır. Çünkü daha çok mükemmel bir uyum birlikteliği olarak bahsedilir. Hayır. Ruh ikizi sizi “tamamlayan” şeydir. Dolayısı ile her kim isen, nerede yaşıyorsan, hangi duygu ve nasıl bir ahlaka sahip isen fark etmeksizin Kur’an-ı Kerim seni tamamlayan şey demektir.

Kur’an-ı Kerim; benzer sosyal, kültürel veya ekonomik geçmişe, benzer statü veya zekaya sahip kişileri anlatarak iletişim kurması ve buradan hareketle belirli sıfatlarla onların durumunu (mümin, müşrik, kafir v.b.) izah ederek seni de tamamlayan şeydir.

O halde buraya kadar olan anlatımlarımızın özetini şu şekilde yapabiliriz. Kâinata sonradan dahil edilen ve ikiz halde bulunan bu ruhlar (Kur’an ve insan) sınav dünyasına gönderildiğimiz bu yer için birbirlerinin tanımlayıcısı ve tamamlayıcısıdırlar.

İşte bu ruh ikizlerinin birbirlerini tanımlama ve tamamlamasına hazırlık yapan o ortamı sağlayan ise Hurufu Mukattalardır.

Diğer surelerin başında neden yok denilecek olursa, Kuranı Kerim ve vahyin özelliklerini anlatan ayetlerin öncesinde dikkat toplama ve konsantre olmaya teşvik etme gayesi içinde olduğu söylenebilir. Çünkü sadece sure başlarında ki vahiy ya da Kuran-ı Kerim’in özelliklerinin belirtilmesi öncesinde bulunmaktadır. Ve bundan sonraki ayetlerin bu özellikler ile ilişkisine insan ruhunu hazırlayan o ortamı oluşturmakta olduğunu müşahede etmekteyiz. Şimdi bunun nasıl gerçekleştiğini açıklamaya geçelim.

Dinlediğiniz bir müzik parçası ile ruh halinizin değişimi iyi ya da kötü, canlı ya da halsiz hale büründürmesi o müziğin ruhunuza olan etkisindendir. Peki onu etkili kılan nedir? İşte burada “Titreşim Yasası” devreye girmektedir. Titreşim yasası, istediğiniz şeyin belirli bir frekansla eşleşmesi ile ilgilidir. Bunu da “Çekim Yasası” biraz daha ileriye taşır ve kendi içinizde o frekansı oluşturmanıza imkan sağlayarak, “içselleştirme veya onaylamalar” yoluyla gerçekleşmesine olanak tanır.

Örneğin hüzünlü bir parça dinliyorsunuz diyelim. Bir süre sonra bu türküyü içselleştirmeye başlarsanız geçen konu veya olaylar ile ilgili bir yaşantınız/alakanız olmasa dahi artık anlatılan müzik yolu ile kendinizi üzgün, kederli veya mutsuz hisseden biri haline gelirsiniz. Demek ki müzik ruhun gıdası olarak kabul edilecekse eğer gıdanın organik olup olmadığına dikkat etmek gerekmektedir.

Hurufu Mukattaları da okunması gerekli uzatmaları ile (elif-laaaam-miiiimmmm gibi) söylenerek titreşim yasasına uygun bir frekans oluşturmuş, dinleyerek sonraki ayetleri içselleştirecek bir zemin oluşturmuş olursunuz. Kur’an-ı Kerim ve vahyin özelliklerini anlatan ayetlerin öncesinde dikkat toplama ve konsantre olmaya bu yolla ortam hazırlamaktadır. İmam Suyûti vahyin sesidir, der. “Kulağınızı açın, bu tatlı nağmeleri dinleyin!” der gibi. Veya Zemahşeri ise “Zihinlere tembih içindir” der. Kıraate başlamazdan önce hazırlık yapmak için. Musiki nağmelerine makamı akord etmek gibi.

Çünkü oluşan titreşimin bu frekansını çekim yasası yolu ile içselleştirmeye ruh elverişli hale gelir. Böylece verilecek mesajlara gerekli önemi sağlayacak bir ruh hali içine girilir. Ve ruh ikiziniz mesajını aktarmaya başlar. Öyle ki artık bir sonraki vahiy ya da Kur’an ile alakalı diyeceklerine dikkat kesilerek basiret, algılayış ve konsantre olmuş halde en maksimum olarak fayda görecek hale gelmiş oluruz.

Tabi ki bu faydayı her işiten alamaz. Nitekim Sad suresinde geçtiği üzere “Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.[38] diye ifade edilmiştir.

Yirmi dokuz surenin başındaki farklı kesik harfler de sure içeriği ile ilişkili olarak aynı vazifeyi görmektedirler. Bunlar tefsir ’in konusu olduğu ve hacimli bir yer kaplayacağı için detaylıca açıklama yapmayı uygun bulmuyoruz. Bizim amacımız Kuran-ı Kerim’e olan bakışımıza fayda sağlayacak bir anlam kazandırmaktır.

Rabbimizin kâinata yerleştirdiği “Titreşim Yasası” bize her şeyin enerji olduğunu ve tezahür ettirmeye çalıştığımız şeylerin enerjisiyle eşleşebileceğimizi gösterir. Bu ise şimdilerde ticari olarak çok sömürülen bir durum olsa da diğer evrensel yasalarla birlikte ve kuantum fiziği ile daha uyumlu bir yaşama erişmemize yardımcı olmaktadır. Biz ise Kuran-ı Kerim’in bu yasalarla ilişkili ve içiçe olduğunu anlatmak ile iktifa etmekteyiz.

Sonuç olarak, Hurufu mukattanın ne anlam ifade ettiğine yönelik bu çalışmamızda aranılan öyle bir cevap olmalıydı ki; Harflerin çeşitliliğinden, sure başlarında neden olduğuna, tedebbüre ve tefekküre olan katkısından diğerleri gibi neden tefsir edilme gereği duyulmaksızın kullanılageldiğine kadar çeşitli cevapları içinde barındırmalı idi. Bu temel soruları ortadan kaldırmadıktan sonra, apaçık oluşuna veya insana olan hizmetinin mana olarak bilinmediğinde ortaya konulan görüşlerin açıkçası çok da faydası bulunmamaktadır. Kur’an ile insanın ruh ikizleri olmaları esası ile ondan faydalanma, sağlıklı ve gerekli birçok farklı bakış açısını barındıran, derin izahatlar içeren bir açıklamadır. Sonraki konularda ilgili ayetlerde -inşaallah- gerektiği ölçüde bunları yapacağız. Huruf-u Mukatta harflerinin ise yoğunluk sağlaması, dikkat kesilme, anlayış, kavrama, ilgi alaka uyandırma, tedebbür ve basiret nazarı ile anlam sağlama gibi hizmet edici rolleri olduğunu da bu ifadeler ile belirtmiş bulunuyoruz. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.


[1] 2/1

[2] 3/1

[3] 7/1

[4] 10/1

[5] 11/1

[6] 12/1

[7] 13/1

[8] 14/1

[9] 15/1

[10] 19/1

[11] 20/1

[12] 26/1

[13] 27/1

[14] 28/1

[15] 29/1

[16] 30/1

[17] 31/1

[18] 32/1

[19] 36/1

[20] 38/1

[21] 40/1

[22] 41/1

[23] 42/1

[24] 42/2

[25] 43/1

[26] 44/1

[27] 45/1

[28] 46/1

[29] 50/1

[30] 68/1

[31] Müslim, Sahih, Kitabü’l-Kader 1, Hadis No: 2643, Iv/2036

[32] 42/51-53

[33] 85/21-22

[34] 43/2

[35] 43/3

[36] 43/4

[37] 42/51-53

[38] 38/29