CAHİLİYYE: Cahiliyye devrinde Medinelilerin iki bayramı olduğundan bahsedil­mektedir. Medineliler bu günlerde oyun oynar ve şenlikler yapar­lardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiği zaman Medinelilerin bu bayramlarım görünce, “Bu iki gün nedir?” diye sormuş, onlar da “Biz cahiliyye devrindeyken bu iki günde şenlik yapardık” diye cevap vermişlerdi. Cahili­ye Döneminde Medinelilerin kutladıkları bu iki bayramın Nevruz[677] ve Mihrican[678] günleri olduğu kaydedilmektedir.[679]

İSLAM: İslam, bu bayramların yani Nevruz ve Mihrican bayramının kutlanmasını kaldırmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah-u Teâlâ, sizin bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı iki bayram ile değiştirdi: Bunlar, Iyd-i Fıtır (Ramazan Bayramı) ve Iyd-i Edhâ (Kurban Bayramı)dır.[680]Bayram günleri günahların affedildiği, yoksulların sevindirildiği, birlik ve beraberliğin pekiştirildiği huzur ve sevinç günleridir.

GÜNÜMÜZDE: Artık Müslüman toplumlar içerisinde bayramlaşmanın ruhunu yaşatan, nerede ise yok denecek kadar az insan vardır. Günümüzde bayram, sıla-i rahimi[681] tutan dalların en önemlisi olmasına rağmen, ziyaretler birçok kişi tarafından göstermelik olarak yapılmaktadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. En yaygın sebeplerden birisi, eşlerin rızasının aile büyüklerinin hoşnutluğuna tercih edilmesi; diğeri ise maddi imkân içerisinde bulunan insanların kendi kendilerine yettiğini zannetmeleridir. Eşlerin rızalığı gözetilerek yapılan ziyaretler tam olarak kesilmese de kısa ve göstermelik olarak yapılmaya başlanmıştır. Çünkü gaye birilerinin gönlünü kazanmak değil, eşler arası huzursuzluk ortaya çıkmadan ziyareti kısa bir biçimde tamamlamaktır. “Ayıp olmasın”, “Gelmedi demesinler” zihniyeti ile yapılan ziyaretler bu gruba girmektedir. Diğeri ise maddi imkânın verdiği rahatlıktan ötürü kendisinin kimseye muhtaç olmadığı zannı ile kişinin, ziyaretlerin sayısını az tutmasıyla tezahür etmektedir. Bunlar ise “Falanca borç ister” ya da “Ben neden gideceğim, o bana gelsin” zihniyeti ile seçilerek yapılan ziyaretler grubuna girmektedir. Bunlarla beraber bayramın haset, küslük, kıskançlık gibi durumların çözüm noktası olması gerekirken, bu durumlar bayram ziyaretinin yapılmayış sebeplerinden olmaktadır. Burada kişisel olarak suç, dinin gerektirdiği biçimde yaşam sürmemekten kaynaklanmaktadır. Ziyaretlerin bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı göstermelik olarak yapılması ya da hiç yapılmaması ise gıybet, yalan, dedikodu, gösteriş, riya gibi günahları da peşi süre getirmektedir. Bunlar olduktan sonra yapılan bayram ziyaretleri, tamamen abdestsiz namaz kılmak gibi ruhsuz yapılan eylemlere benzemektedir. Bu da bizleri cahiliyenin din anlayışı ile yaşamaya itmektedir.[682] Bu anlayış içerisinde yaşandığı için de, Müslüman toplumların oluşturduğu bölgelerde bile, Allah ve Resulü tarafından yasaklanmış olmasına rağmen Nevruz ve Mihrican bayramları sürekli olarak kutlanmaya devam etmektedir. 

[677] Farsça da, nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir ve “yeni gün” demektir. Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türk boyları olmak üzere birçok halk ve topluluk tarafından, kutlanan geleneksel yeni yıl ya da başka bir değişle doğanın uyanışı ve bahar bayramıdır.

[678] Sonbahar; Kürtlerin İslam dinini seçmeden önce içinde bulundukları Zerdüştlük dininden kalma nevruz’dan sonra gelen iki büyük bayramından biri. Bir adı da “Îdî/a Kurd”dür. Yedinci güneş ayının 16. Gününe rastlar. Ayın 21. Gününe kadar, altı gün devam eder.

[679] Ali Osman Ateş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 2. Cilt, syf.45

[680] Ebu Davud, Sünen, I, 675; Nesâî, Sünen, III, 179–180

[681] Hısım akrabayı ve müminleri ziyaret etme, onlarla görüşüp, alâkayı devam ettirme, akrabanın kusurlarını affetme

[682] Gerekli açıklama için “din” başlığı altında işlenen bölüme bakınız