CAHİLİYYE: Urve rahimehullah anlatıyor: Hz. Aişe (r.a.) bana anlattı ki: Cahiliye devrinde dört çeşit nikâh mevcuttu: Bunlardan biri, bugün (dinimizin meşru kıldığı ve) herkesçe tatbik edilen nikâhtır: Kişi, kişiden kızını veya velisi bulunduğu kızı ister, mehrini verir, sonra onunla evlenir. Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan temizlenince “Falancaya git, ondan hamilelik talep et” der ve hanımını ona gönderirdi. Kadının o yabancı erkekten hamile kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyat muamelelerine başlardı. Bu nikâh çeşidine asaletli bir evlat elde etmek için başvurulurdu. İşte bu nikâha, nikahu’l-istibza denirdi. Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: On kişiden az bir grup toplanır, bir kadının yanına girerler ve hepsi de ona temasta bulunurdu. Kadın hamile kalıp doğum yaparsa, doğumdan birkaç gün sonra, kadın onlara haber salar, hepsini çağırırdı. Hiçbiri bu davete icabet etmekten kaçınamaz, kadının yanına gelirdi. Kadın onlara: “Hadisenizi hatırlamış olmalısınız. İşte şimdi doğum yaptım. Ey falan çocuk senindir” der, çocuğu bunlardan dilediğine nisbet ederdi. Adamın buna itiraz etmeye hakkı yoktu. Diğer dördüncü nikâh çeşidi şöyleydi: Çok sayıda insan toplanıp bir kadının yanına girerlerdi. Kadın gelenlerden hiçbirine itiraz edemezdi. Bu kadınlar fahişe idi. Kapılarının üzerine bayraklar dikerlerdi. Bu kadınlarla temas arzu eden herkes bunların yanına girebilirdi. Bunlardan biri hamile kaldığı takdirde, çocuğunu doğurduğu zaman, o adamlar kadının yanında toplanırlar ve kâifler çağırırlardı. Kâifler bu çocuğun, onlardan hangisine ait olduğunu söylerse nesebini ona dâhil ederlerdi. Çocuk da ona nisbet edilir, onun çocuğu diye çağrılırdı. O kimse bunu reddedemezdi.[418]

Bu dört nikâhı kısaca açıklamak gerekirse;

1. Kızın ailesinden istenerek, kadının erkeğe nikâhlanması,

2. Üstünlüğü soya verdikleri için, asaletli bir erkek çocuk gayesi ile beraber olunması

3. Kadının birden fazla erkekle beraber olması sonucu doğan çocuğuna, erkeklerden birini baba tayin etmesi,

4. Fahişe bir kadının birçok erkekle beraber olması­ndan doğan çocuğa, uzman kabul edilen mercii tarafından “baba” belirlenmesidir.

İslâm dini, bazı şartlar getirmek kaydı ile birinci nikâh çeşidini kabul etmiştir. Buna cahiliyye de ‘‘hıtbe usulü’’ deniyordu. Hıtbe usulü evlilikte, kızı almak için belirlenen mehir, kızın babasına verilirdi. Hiçbir kadın bundan faydalanamazdı. Baba, kızının evleneceği insan hakkındaki görüşünü sormazdı. İki kız kardeşin aynı kişiye nikâh edil­mesi, para karşılığı fuhuşa zorla­mak örf olarak kabul edilmekteydi. Erkek birkaç kadınla evlenebildiği gibi kadın da birden fazla erkek ile evlenebilirdi. Bunun yanı sıra kişinin durumuna ve bölgeye göre değişmekte olan başka nikâh çeşitleri de vardı. Bunların isimleri ve anlamları ise şu şekildedir.

İki er­keğin anlaşarak kadınlarını değişmelerine Bedel;

İki erkeğin kızlarını karşılıklı değişerek mehiri kaldırmalarına Şigar;

Hür bir kadının başka bir erkekle metres hayatı yaşamasına Haden;

Bir erkek öldükten sonra bu erkeğin oğlunun üvey annesi ile mehir­siz olarak evlenmesine Makt;

Erkek ve kadının belirli bir süre için evlenmelerine ise Mut’a Nikâhı, denilmekteydi.[419]

İSLAM: Bütün bu ahlaki yozlaşmaları reddeden İslam, bu konuda da haksızlığı ve zulmü yıkarak, bunların yerine adaleti getirdiğini şu ayetlerle bildirmiştir.

Fuhuştan uzak duran ve gizli dostlar edinmeyenleri, velisinin iznini alınmış ve kendilerine mehirleri verilmiş olarak nikâh edin: İçinizden özgür mü’min kadınları nikâhlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikâhlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.[420]

Birbirinize layık olanlar ile beraber olun: Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikâhlayamaz. Bu, müminlere haram kılınmıştır.[421]

Kadın mümin olanlardan tercih edilmelidir: Müşrik kadınlarla, onlar iman etmedikçe, evlenmeyin. Mümin bir cariye, çok hoşunuza giden putperest bir hür kadından daha iyidir. Müşrik erkeklerle, onlar iman etmedikçe, evlenmeyin. Mümin bir köle, çok hoşunuza giden putperest bir hür erkekten daha iyidir. [422]

Adalet şartı gözetilmelidir:Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır. [423]

Mirasa kadın da dâhil edilmelidir: Geride çocuk bırakmaksızın ölen eşlerinizin vasiyetleri yerine getirildikten ve borçları ödendikten sonra artakalacak miraslarının yarısı (kadınlara) size düşer. Eğer ölen eşlerinizin çocukları varsa miraslarının dörtte biri sizin olur.[424]

Makt Nikâhını yapmayın: Geçmiş uygulamalar bir yana, bundan böyle babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlar ile evlenmeyiniz. Bu bir edepsizlik, iğrenç bir hareket ve son derece çirkin bir gelenektir.[425]

Nikâh, müddeti ebedi olmak gayesi ile yapılmalıdır:Sebre İbn-ü Ma’bed el Cühenî anlatıyor:“Rasulullah şöyle buyurdular: Ey insanlar! Ben sizin kadınlarla Mut’a yapmanıza izin vermiştim. Şimdi Allah Teâlâ hazretleri, onu kıyamet gününe kadar haram etmiş bulunmaktadır. Öyleyse, kimin yanında böyle nikâhlı bir kadın varsa, artık ona yol versin. Onlara ücret olarak verdiklerinizden herhangi bir şey geri almayın. [426]                                                                             

Karşılıklı kız alıp verirken mehir gerekmektedir.Abdullah b. Ömer (r.a.) : Resûlullah, “şigar” usulü nikâhı yasakladı.[427]

Sınırları gözetin: Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.[428]

GÜNÜMÜZDE:  İslam, evlilik dışı oluşacak hareketleri kontrol altında tutmak, yaşam içerisinde ölçünün sağlanması için çekirdek kadroyu belirlemek ve yaratılış mekanizmasının adaletli işlemesini sağlamak için nikâh şartı getirmiştir.  Kişi haklarının tayini ve görevlerinin belirlenmesi için bu sözleşme yapılmaktadır. Bunun ile beraber cahiliyye zihniyeti her zaman, kontrolü ve ölçüyü kendi başına sağlama çabası içerisine girmiştir. Bu yaşam tarzı Sünnetullah’a[429] karşı bir duruş sergilemiş olduğundan, çarpık ilişkileri de peşi süre getirmektedir.  Kadının ezilmesi, hakkının verilmemesi, zulme, fuhuşa ve acziyetinden ötürü baskıya maruz bırakılması da yaradılışın gereklerine ters düşen kurallar belirlemekten kaynaklanmaktadır. Günümüzde de toplumun kabul ettiği bu kurallar neticesinde, hızla cahiliye âdetlerine dönüş gözlenmektedir.

Hz. Aişe (r.a.)’nin bildirdiği hadise göre kızın ailesinden istenerek erkeğe nikâhlanması ve mehir verilmesi şartı İslam’ın uygun gördüğü tek nikâh çeşidi olmasına rağmen, bugün birçok yerde kadına mehri verilmemektedir. Hadisin devamında aktarılan üstünlük ve asalet gayesi ile cinsel münasebet kurulması şöhret bulmak maksadı ile gerçekleştirilen olaylardan olmuştur. Üçüncü olarak, birden fazla erkekle beraber olmasının ardından, kadının bu erkeklerden birinde karar kılması ile sözleşme yapılması de günümüzde tecavüz sonrasında karşılaşılan hukuki durumlardan olmuştur. Dördüncü olarak ise fahişe bir kadının birçok erkekle beraber olması­ sonucunda doğan çocuğa uzman bir mercii tarafından baba tayin edilmesi de yerini DNA testi sonuçlarına bırakmıştır. 

Nikâhın diğer çeşitlerine baktığımızda, karşılıklarını yine günümüzde yaşanılır olarak bulmaktayız. İki er­keğin karşılıklı olarak kadınlarını değişmeleri özellikle internet ortamında sıkça karşılaştığımız durumlardan olmuştur. İki erkeğin kızlarını karşılıklı değişerek mehiri kaldırmaları ise küsme, kan davası v.b… gibi barışma gayesine hizmet eden alanlarda kabul görmüştür. Erkek ile metres hayatı yaşayan kadın sayısı ise artık tespit edilemez hale gelmiştir. Erkeğin ölümünün ardından oğlunun üvey annesi ile mehir­siz olarak evlenmesi de sıkça haberini aldığımız durumlardandır. Erkek ve kadınının belirli bir süre için evlenmesini ise Müslüman toplumların yaşadığı topraklarda söz sahibi olan bazı bilginler bile onaylamaktadır. Mut’a nikâhı olarak bilinen meselenin yanlış bilgilerle yola çıkılarak uygun olarak görülmesi ve bunun İslam inancı içerisine izafe edilmesi oldukça üzücü bir durumdur.

Mut’a geçici bir evlen­me şekli olup, önceden tespit edilen zamana kadar bir kadınla bir erkeğin bir arada yaşamalarını sağlıyordu. Yuva kurmak, çocuk edinmek gibi bir gayesi de yoktu. Bu tür geçici evlenmeler, bilhassa yabancı bir memlekette geçici olarak bulunan erkekler tarafından akdedilmekteydi. Mut’a nikâhının yapılması için aile büyüklerinin iznine gerek görülmezdi. Bu nikâh kıyıldıktan sonra kadın kendi ailesinin içinde kalır, kocasına bir mızrakla çadır ve­rirdi. Bu surette erkek, kadının kabilesi içinde kaldıkça onların halifi sayılır, evlilik bağı devam ettiği sürece bu kabile ile beraber hareket ederdi. Kadın mut’a nikâhına son vermek istediği zaman çadırın kapısını aksi yöne çevirir, koca bunu görünce kendi kabile­sine döner giderdi. Bu çeşit evlenmeden doğan çocuklar kadına ait olur ve “Filan kadının çocuğu” diye anılırdı. Bu nikâhla geçici bir süre için evlenenler süre bitiminde boşanmaya lüzum görmeden ayrılırlardı. Neslin devamını sağlamak, birlikte yaşamak gibi ga­yelerden mahrum bulunan bu nikâh, sadece şehvet duygusunu tatmin için yapılırdı. Bazen mut’a nikâhı kıyılırken belirli bir süre konuşulmaz, ‘‘koca karı ile yaşamak istediği sürece nikâh geçerli sayılır, koca karıdan vazgeçince akit sona ermiş olur,’’ diye bir şart koşulurdu. Mut’a nikâhında süre bitince kadın gidebilir, koca onu yanında tutamazdı. Veraset hakkı da bulunmazdı.[430] Bu nikâhın hükmü “İslam’da” bölümünde belirtildiği için, bu açıklama ile yetinmeyi uygun buluyoruz.

Evlilik ya da nikah, lügatte gerçek anlamda cinsi ilişki, mecazi anlamda ise sözleşme demektir. Dini anlamda ise erkekle kadının birbirinden yararlanmak için hayatlarını birleştirmesine denir. 

[418] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ yayınları: 15/539–540

[419] M. Ali kapar, Bütün yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan yayınları 2. Cilt, syf.113

[420] Nisa suresi, 25. Ayet

[421] Nur suresi, 3. Ayet

[422] Bakara suresi, 221. Ayet

[423] Nisa suresi, 3. Ayet

[424] Nisa suresi 12. Ayet

[425] Nisa suresi, 22. Ayet

[426] Müslim, nikâh, 21

[427] Buharı, nikâh, 67/28; Müslim, nikâh, 16/6, no: 57

[428] Müminun suresi, 7. Ayet

[429] İlâhî kanunlar

[430] Ali Osman ateş, bütün yönleriyle Asr-ı saadet’te İslam, Beyan yayınları: 2. Cilt, syf.60