CAHİLİYYE:  Câhiliyye döneminde Araplar arasında, tartışılmaz bir yeri ve uygulaması olan inançlardan biri de “Ezlâm” denilen fal oklarıyla işlerin hayır-şer, iyi-kötü olduğunu tesbit etmek için şans çekme inancıydı. Bir yolculuğa çıkmak, bir ticaret yapmak, bir kadını nikâhlamak gibi önemli işleri yapmak istediklerinde sonucun ha­yırlı olup olmadığını anlamak ya da neseb ihtilafında, kan davala­rında, akîlenin[594] tesbiti ve benzeri diğer önemli işlerde, şans okları çekerlerdi. Bu oklar, Kureyş’in en büyük putu olan Hübel’in bek­çisinin elindeki torbada bulunurdu. Şans oku çektirmek isteyen Hübel putunun önüne gelir, bekçiye yüz dirhem verir, bekçi de tor­badan onun için ok çekerdi. Torbanın içinde yedi ok bulunurdu. Bu okların üzerinde ise şu satırlar yazılı idi: “Rabbim bana emretti”, “Beni menetti”, “Sizdendir”, “Sizden değildir, “Size bitişiktir”, “Akl” ve “Gufî”. Bu okların her biri şu manaları ifade ederdi: “Rabbim bana emretti” yazılı ise, o iş yapılır. “Beni menetti yazılı ise, bir yıl ertelenir. “Sizdendir” yazılı ise, çocuğun nesebi belli olmuş. “Sizden değildir” yazılı ise, çocuğun nesebi ona ait değildir. “Size bitişiktir” yazılı ise, çocuğun nesebi meçhuldu. Akl yazılı-ise, akile belirlenmiştir. “Gufl” yazılı ise, bu ok boştur. Diyet ödeceyecek akîlenin belir­lenmesi için, “Akl” yazılı ok çıkıncaya kadar ok çekme işi tekrarla­nır. Bu okların çekilmesiyle ortaya çıkan sonuç, bağlayıcıdır.[595]

İSLAM: Fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısk (yoldan çıkmak) tır.[596]

GÜNÜMÜZDE: Bu cahiliye âdetinin kullanılış amacını ele aldığımızda, bugün nerede ise dünyanın her yerinde çeşitli şekillerde kullanılmakta olduğunu görürüz. Bu eylemler, gayb bilgisi elde etmek ya da inanç dairesi içerisinde işlerin halledildiğine inanmak sureti ile gerçekleştirilmektedir. Kimi kimseler fala bakmakta ya da baktırmaktadırlar. Bu insanlar eleştirildiğinde “Eğlence maksatlı bakıyoruz, fala inanma falsız da kalma” tarzı cevap vermektedirler. Bizler Müslüman olarak kendi anlayışımıza göre hareket etmek ile memur kılınmadık. Gerçekten eğlence maksatlı bile olsa veya söylenenlere inanılmamış da olsa, bu eylem içerisine girmiş olmak, yasaklanmış bir şey üzerinde hareket etmek manasında olduğu için, Allah (c.c.)’ın emirlerini hafife almak demektir. Bu durum sadece fala bakmak ile de sınırlı değildir. Medyumlar, kâhinler ya da cinci tabir edilenlerin hepsi bu kapsam içerisinde bulunmaktadır. Toplum kendisini “beklemediği yerden para geleceğine” ya da “üç vakte kadar feraha ereceğine” inandıran insanlarla doludur. Sadece cahil insanların değil; bilakis zengin, okumuş, bilgin ya da memleket yönetiminde etkin rol alan insanların da bu işlere rağbet ettiklerini duymaktayız. Bu yerlere gidiş amaçları da aynı cahiliyye zamanı gibi yolculuk, ticaret veya eş seçiminin hayırlı olup olmadığı konusunda bilgi temin etmeleridir. Katı veya sıvı maddelerin oluşumu veya kalıntılarının üzerinden gelecek hakkında habere ulaşma gayretinin, akıl ile bağdaşır bir yanını bulmak güçtür. İslam’a göre, görünmez veya anlaşılmaz olan yani akıl ve beş duyu ile algılanamaz âlem olarak nitelendirilen gayb âleminin bilgileri yalnızca Allah’a mahsustur. Bu durumu Kuran-ı Kerim şu şekilde bildirmektedir.

ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:

Gaybı bilmek ancak Allah’a aittir.[597]De ki, göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başkası bilemez. [598] Gaybın anahtarları Allah katındadır. Onları ancak O bilir.[599]

[594] Diyet, bir cinayetten dolayı gereken diyeti vermek

[595] Ali Çelik, Bütün Yönleri ile Asr’ı Saadette İslam, 4. Cilt, s. 74

[596] Maide suresi, 3. Ayet

[597] Yunus suresi 20. Ayet

[598] Neml suresi 65. Ayet

[599] Enam suresi, 59. Ayet