Hadis Literatürü
Resûl-i Ekrem’in sözlerinin yazıya geçirilmesiyle ortaya çıkan sahîfeler hadis literatürünün ilk yazılı örneğini teşkil etmiştir. Daha sonra hadislerin tedvîni, ardından da çeşitli metotlarla tasnifi suretiyle erken dönemlerden itibaren çok sayıda hadis kitabı görülmeye başlanmıştır. Hadis kitapları Resûlullah’ın söz ve davranışlarını, dolayısıyla onun İslâm’ı anlama ve uygulama tarzını görüp öğrenen sahâbenin bu konudaki müşahedelerini ve sahâbe neslinin talebesi olan tâbiîlerin dinî yorumlarını daha sonraki müslümanlara aktaran birer kaynak olmuştur. Bu eserlerin ihtiva ettiği malzemenin dikkatli bir şekilde nakli “rivâyetü’l-hadîs” kitaplarını, bunlardaki malzemenin sağlamlık derecesini tesbit etmeyi konu alan çalışmalar da “dirâyetü’l-hadîs”le ilgili eserleri meydana getirmiştir.
A) Rivâyetü’l-hadîs Kitapları. Hadislerin Hz. Peygamber devrinden itibaren sözlü ve yazılı olarak tesbit edilmesi faaliyeti müslümanları değişik türde çalışmalar yapmaya sevketmiştir. Önceleri herhangi bir sistem gözetilmeden hadislerin aynen tesbiti en önemli mesele iken sonraki dönemlerde hadis malzemesinden daha kolay faydalanma ve aranan hadislere daha çabuk ulaşma gibi ihtiyaçlar farklı metotlarla kitap telifini zaruri kılmıştır. Önemli bir kısmı günümüze ulaşan bu eserler çeşitli sistemler altında gruplandırılmıştır.
1. Sahîfeler. Muhtelif vesilelerle Hz. Peygamber tarafından yazdırılan mektuplar, musâlahanâmeler ve ahidnâmelerle (Muhammed Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, tür.yer.; Ahmed Zekî Safvet, I, 25-90) bazı sahâbîler tarafından kaleme alınan sahîfeler Asr-ı saâdet devrinin ilk yazılı belgeleridir. Bu sahîfelerin en önemlileri Abdullah b. Amr (Dârimî, “Muḳaddime”, 42; Râmhürmüzî, s. 364-367), Sa‘d b. Ubâde (Tirmizî, “Aḥkâm”, 13), Muâz b. Cebel (Müsned, V, 228), Ali b. Ebû Tâlib (Ṣaḥîfetü ʿAlî b. Ebî Ṭâlib ʿan Resûlillâh, nşr. Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib, Kahire 1406/1986), Amr b. Hazm el-Ensârî (Nesâî, “Ḳasâme”, 44-47), Semüre b. Cündeb (İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IV, 236-237), Abdullah b. Abbas (Hatîb el-Bağdâdî, Taḳyîdü’l-ʿilm, s. 92, 102), Câbir b. Abdullah (Tirmizî, “Büyûʿ”, 72), Abdullah b. Ebû Evfâ (Buhârî, “Cihâd”, 32) ve Enes b. Mâlik’e (a.g.e., s. 95-96) ait olanlardır. Ebû Hüreyre tarafından talebesi Hemmâm b. Münebbih’e yazdırılan Ṣaḥîfetü Hemmâm b. Münebbih (eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣaḥîḥa) ilk defa Muhammed Hamîdullah tarafından yayımlanmıştır (MMİADm., 1953, 1954; eseri hadislerini şerhederek Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib de yayımlamıştır, Kahire 1406/1985). Sahâbe döneminin mahsulü olan, senedinde hadisi Resûl-i Ekrem’den duyan sahâbîden başka kimsenin bulunmadığı sahîfelere “nüsha” da denmiştir (sahîfe ve nüshalar hakkında geniş bilgi için bk. Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, tür.yer.).
2. Cüzler. Bir sahâbînin veya daha sonraki nesilden bir kimsenin rivayet ettiği hadisleri veya belli bir konuya dair rivayetleri ihtiva eden eserler cüz adıyla da anılmış ve bu türde birçok kitap telif edilmiştir (geniş bilgi için bk. Kettânî, s. 132-172; Koçak, tür.yer.; DİA, VIII, 147-148).
3. Kitaplar. Hadislerin tedvîni tamamlandıktan sonra bunlar ya konularına veya râvi adlarına göre tasnif edilmeye başlanmıştır. Kütüb-i Sitte gibi konulara göre tasnif edilen eserlerin “iman”, “ilim”, “edeb” gibi bazı bölümleri ilk devir muhaddislerinden bir kısmı, bazan da câmi‘ ve sünenlerin musannifleri tarafından birer müstakil eser halinde de kaleme alınmış ve bu çalışmalar genellikle “kitâb” adıyla anılmıştır. Abdullah b. Mübârek’in (ö. 181/797), Hz. Peygamber’le ilk iki neslin ibadet, ihlâs, tevekkül, doğruluk, tevazu, kanaat gibi konulara dair sözlerini ihtiva eden Kitâbü’z-Zühd ve’r-reḳāʾiḳ’i (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, Malegon/Hindistan 1966; Beyrut, ts.), Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın Kitâbü’l-Îmân’ı (nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, Küveyt 1405/1985), Ebû Hayseme Züheyr b. Harb’in Kitâbü’l-ʿİlm’i (nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, Küveyt 1405/1985; tahkik ve trc. Salih Tuğ, İstanbul 1984), Buhârî’nin güzel ahlâka dair hadisleri topladığı el-Edebü’l-müfred’i (DİA, X, 411-412), Tirmizî’nin Hz. Peygamber’in ahlâkı, dış görünüşü, giyimi ve yaşayış tarzı hakkındaki hadisleri topladığı Şemâʾilü’n-nebeviyye adıyla da bilinen Kitâbü’ş-Şemâʾil’i (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d, Kahire 1988; nşr. Abdullah eş-Şa‘‘âr, Beyrut 1992) bu türün belli başlı örnekleridir (bu konudaki geniş literatür için bk. Kettânî, s. 42-90).
4. Müsnedler. Müsnedlerin temel özelliği, konularına veya sahih ve zayıf oluşlarına bakılmaksızın hadislerin sahâbe adlarına göre sıralanmasıdır. Bu tertipte, İslâm’a girişteki öncelikleri veya soylarının asaleti yahut kabileleri dikkate alınabildiği gibi sahâbîlerin adları alfabetik olarak da zikredilebilir. Bazı sahâbîlere veya daha sonraki devirlerde yaşayan kimselere nisbet edilen müsnedler yine onların adına vefatlarından sonra tasnif edilmiştir. Meselâ Ebû Bekir Ahmed b. Ali el-Mervezî (ö. 292/905), Hz. Ebû Bekir’in rivayet ettiği 142 hadisi Müsnedü Ebî Bekri’ṣ-Ṣıddîḳ adıyla bir araya getirmiş (nşr. Şuayb el-Arnaût, Beyrut 1390/1970; trc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1981), daha sonra Süyûtî Cemʿu’l-cevâmiʿinde Ebû Bekir’in naklettiği veya onunla ilgili olarak rivayet edilen 695 hadisi yine Müsnedü Ebî Bekri’ṣ-Ṣıddîḳ adıyla derlemiştir (Bombay 1401/1981). Diğer sahâbîlerin de günümüze kadar ulaşan müsnedleri vardır. Ebû Hanîfe’nin talebelerinin ondan rivayet ettikleri hadisleri derleyerek meydana getirdikleri yirmiyi aşkın müsned bulunmaktadır (Hindistan 1300; İstanbul 1309; Lahor 1312; Leknev 1318; Kahire 1327; Berlin 1929; Beyrut 1985 v.dğr.). Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî, bu müsnedlerden onunu Câmiʿu’l-mesânîd adlı çalışmasında bir araya getirmiştir (I-II, Haydarâbâd 1913; I-II, Beyrut 1987). Aynı dönemde kaleme alınan Abdullah b. Mübârek’in el-Müsned’i (nşr. Subhî es-Sâmerrâî, Riyad 1987; nşr. Mustafa Osman Muhammed, Beyrut 1411/1991), İmam Şâfiî’nin el-Müsned’i (Erre 1306; el-Üm ile birlikte Kahire 1327, 1952) bu geleneğin devam ettiğini göstermektedir. En tanınmış müsnedler arasında Ebû Dâvûd et-Tayâlisî’nin, 281 sahâbenin rivayetlerini ihtiva eden ve ölümünden sonra onun adına telif edilen el-Müsned’i (Haydarâbâd 1321/1903; Beyrut 1406/1985), Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî’nin 1300 rivayeti derleyen el-Müsned’i (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, I-II, Haydarâbâd 1381-1382/1962-1963), 904 sahâbî tarafından rivayet edilen 30.000 hadisin yer aldığı Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i (I-VI, Kahire 1313; nşr. Ahmed Muhammed Şâkir – Hamza Ahmed ez-Zeyn, I-XX, Kahire 1416/1995) zikredilebilir. Bakī b. Mahled tarafından kaleme alınan ve 1013 sahâbînin rivayet ettiği 30.969 hadisi ihtiva ettiği belirtilen el-Müsnedü’l-kebîr’i ise günümüze ulaşmamıştır.
Zamanımızda da bazı müsned çalışmalarına rastlanmaktadır. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf ile dört arkadaşı İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾı, Humeydî, Ahmed b. Hanbel ve Abd b. Humeyd’in müsnedleri, Ṣaḥîḥayn ile dört meşhur süneni, İbn Huzeyme’nin eṣ-Ṣaḥîḥ’i, Buhârî ile Nesâî’nin tanınmış bazı kitapları ve Tirmizî’nin Şemâʾilü’n-nebeviyye’sindeki hadisleri önce sahâbe adlarına göre müsned tarzında, sonra da her bir müsnedi kendi içinde konularına göre tertip ederek meydana getirdikleri 1237 sahâbînin 17.802 hadisini ihtiva eden müsnedlerine el-Müsnedü’l-câmiʿ adını vermişlerdir (I-XX, Beyrut 1413/1993). Muhammed Fuâd Abdülbâkī de Câmiʿu’l-mesânîd adını verdiği eserinde Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’indeki hadisleri aynı şekilde önce 196 sahâbînin müsnedi olarak tertip etmiş, ardından her bir müsnedi kendi içinde konularına göre sıralamıştır (I-VI, Kahire 1412/1991).
5. Mu‘cemler. Râvi adlarına göre tertip edilen kitap türlerinden biri olan mu‘cemlerde rivayetler, ya müsnedler gibi sahâbe adına veya mu‘cemi tasnif eden muhaddisin hocalarının adına yahut râvilerin şehirlerine, kabilelerine göre alfabetik olarak düzenlenmiştir. Bu türün ilk örneklerinden biri Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin, Muhammed adını taşıyanları başa almak suretiyle alfabetik olarak sıraladığı 330 kadar hocasından birer hadis ihtiva eden el-Muʿcem’idir (nşr. Hüseyin Selîm Esed, Beyrut 1410/1989). Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî de 336 hocasından rivayet ettiği hadisleri aynı şekilde düzenleyerek el-Muʿcem’ini meydana getirmiştir (nşr. Ahmed el-Belûşî, I-VI, Riyad 1412/1992, yayımlanan kısım eserin ilk yarısıdır). Bu tasnif türünün en tanınmış olanları ise Taberânî’nin üç mu‘cemidir. Bunların ilki, müellifin 1000 kadar şeyhinden duyduğu birer hadisi kaydettiği ve eserin son kısımlarında aynı isnadla birden fazla hadisi zikrettiği el-Muʿcemü’ṣ-ṣaġīr olup 1198 hadis ihtiva etmektedir (nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, I-II, Medine 1388/1968; Beyrut 1403/1983). Muhammed Şekûr Mahmûd el-Hâc Emrîr, hadislerin senedleri hakkında bilgi vererek bu eseri ilmî usullere göre yayımlamış ve çalışmasına er-Ravżü’d-dânî ile’l-Muʿcemi’ṣ-ṣaġīr adını vermiştir (Beyrut 1405/1985). İkinci kitap Taberânî’nin çok beğendiği, ancak birçok zayıf hadise de yer verdiği el-Muʿcemü’l-evsaṭ’tır (nşr. Mahmûd et-Tahhân, I-XI, Riyad 1405-1416/1985-1995). Müellif, 9485 rivayeti ihtiva eden eserde şeyhlerinin adlarını alfabetik sıraya koymuş ve her birinden duyduğu nâdir rivayetleri isimlerinin altında vermiştir. Taberânî’nin mu‘cemlerinin en muhtevalısı, aşere-i mübeşşereden başlamak üzere adları alfabetik olarak sıralanan ashabın 25.000 kadar rivayetini ihtiva eden el-Muʿcemü’l-kebîr’dir (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî, I-XXV, Bağdat 1401-1415/1980-1994; eserin 200 cüzden meydana gelen yazmasının 14-16 ve 21. cüzleri bulunamadığı için yayımlanamamıştır). Taberânî, Ebû Hüreyre’nin rivayetlerini bu eserine almayarak onları ayrı bir kitapta toplamıştır.
6. Musannefler. II. (VIII.) yüzyılın ortalarından itibaren konularına göre ve “terceme” denen bab başlıkları altında tasnif edilen kitaplar, daha sonra bir kısmı “câmi‘” veya “sünen” gibi adlarla anılsa bile yaklaşık aynı tasnif sistemine sahip oldukları için “musannef” adını almıştır. “Muvatta’” olarak da adlandırılan bu eserleri, fıkıh bablarına göre tertip edilen diğer kitap türlerinden ayıran en belirgin özellik, bunların merfû hadislerin yanı sıra pek çok mevkuf ve maktû haberi de ihtiva etmesidir. Hammâd b. Seleme ile Vekî‘ b. Cerrâh’ın tasnif ettikleri belirtilen ilk musanneflerin günümüze kadar gelip gelmediği bilinmemektedir. Bu tür eserlerin ilk örneklerinden biri, güvenilir rivayetleri ihtiva etmesi sebebiyle Buhârî ve Müslim’in sahîhleriyle birlikte anılan Mâlik b. Enes’in el-Muvaṭṭaʾ adlı eseridir (Dehli 1216, 1323; I-III, Kahire 1303; I-II, Kahire 1318; nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkī, I-II, Kahire 1951; trc. Ahmed Muhtar Büyükçınar v.dğr., I-II, İstanbul 1982, I-IV, İstanbul 1984). Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin el-Muṣannef fi’l-ḥadîs̱’inin (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, I-XI, Beyrut 1971-1975, 1983) ihtiva ettiği 21.033 rivayetin bir kısmı ağır tenkitlere uğramıştır. Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’nin aynı özellikleri taşıyan ve -Kemâl Yûsuf el-Hût neşrine göre- 37.943 rivayeti ihtiva eden el-Muṣannef’i bu türün en önemli örneklerindendir (nşr. Muhtâr Ahmed en-Nedvî v.dğr., I-XV, Bombay 1386-1403; Karaçi 1406; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, I-VII, Beyrut 1409/1989; nşr. Saîd el-Lahhâm, I-VIII, Beyrut 1414/1994). Sünen ve câmi‘ türlerine dahil hadis kitaplarının daha çok Mağrib’de “musannef” adıyla anıldığı da bilinmektedir.
7. Câmi‘ler. Hadislerde ele alınan bütün meseleleri kapsadığı düşünülen, başlıca sekiz ana konuyu ihtiva eden ve genellikle bablara göre düzenlenen bir tasnif türüdür. Bilinen ilk örneği Ma‘mer b. Râşid’in (ö. 153/770) Kitâbü’l-Câmiʿ adlı eseridir. Talebesi Abdürrezzâk bu eseri hem rivayet etmiş hem de el-Muṣannef’inin sonuna eklemiştir (Beyrut 1971-1975, X, 379-468 ve XI. cilt). Eserin günümüze ulaştığı bilinen iki nüshasından biri Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nde (İsmail Saib Sencer, nr. 164), diğeri İstanbul’da Millet Kütüphanesi’nde (Feyzullah Efendi, nr. 541) bulunmaktadır. Büyük kabul gören câmi‘ler ise III. (IX.) yüzyılda tasnif edilmiş olup bunların en meşhurları Ṣaḥîḥayn diye de anılan Buhârî ile Müslim’in eserleridir. Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i (I-IX, Bulak 1313-1315; nşr. Hacı Zihni Efendi, I-VIII, İstanbul 1315) bazı âlimler tarafından tek başına, bazılarınca da Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i ile birlikte hadislerinin sağlamlığı dolayısıyla Kur’an’dan sonra en güvenilir kitap olarak kabul edilmiştir. Bu eseri, bir hadisin bütün rivayetlerini bir araya getirmesi, ayrıca hadis metinlerinin bir kısmını değil tamamını zikretmesi gibi tertip özellikleriyle Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i (Kalküta 1265; Bulak 1290; nşr. Hacı Zihni Efendi, I-VIII, İstanbul 1329-1332; nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkī, I-V, Kahire 1955-1956) takip etmekte, hemen arkasından da ihtiva ettiği hadislerin sağlamlık derecesini tek tek belirten Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i (Bulak 1292; nşr. Ahmed Muhammed Şâkir v.dğr., I-V, Kahire 1356-1382/1937-1962; nşr. İzzet Ubeyd, I-X, Humus, ts.) gelmektedir (bu üç eser için bk. DİA, VII, 114-132). Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, son eserdeki hadisleri Ṣaḥîḥu Süneni’t-Tirmiẕî (I-III, Riyad-Beyrut 1409/1988) ve Żaʿîfü Süneni’t-Tirmiẕî (Beyrut 1411/1990) adlı kitaplarında değerlendirmiştir. Mecdüddin İbnü’l-Esîr, Kütüb-i Sitte’nin tamamını konularına göre alfabetik olarak sıralayıp meydana getirdiği eserine Câmiʿu’l-uṣûl li-eḥâdîs̱i’r-Resûl adını vermiştir (Merut/Hindistan 1346; nşr. Muhammed Hâmid el-Fıkī, I-XII, Kahire 1370/1950; nşr. Abdülkādir el-Arnaût, I-XI + IV, indeks ciltleri, Dımaşk 1389-1412/1969-1991). Bu eser üzerinde çeşitli şerh, ihtisar, zevâid çalışmaları yapılmış olup İbnü’d-Deyba‘ tarafından kaleme alınan Teysîrü’l-vüṣûl ilâ Câmiʿi’l-uṣûl min ḥadîs̱i’r-Resûl (Kalküta 1252; Kahire 1346) adlı muhtasarı önemlidir (DİA, VII, 136). Daha sonra bütün hadisleri bir araya toplama amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi, Süyûtî’nin yetmiş bir kaynaktan derlediği 100.000’e yakın hadisi ihtiva eden Cemʿu’l-cevâmiʿ (el-Câmiʿu’l-kebîr) adlı eseridir (I-IV, Kahire 1970-1992, neşri devam etmektedir). Aynı müellife ait el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr (DİA, VII, 113-114), bunu ikmal maksadıyla Muhammed Abdürraûf el-Münâvî tarafından yazılan el-Câmiʿu’l-Ezher ve bunlara başka ilâvelerle birlikte 34.220 rivayeti ihtiva eden yine Süyûtî’nin Câmiʿu’l-eḥâdîs̱’i kayda değer çalışmalardır (nşr. Abbas Ahmed Sakr – Ahmed Abdülcevvâd, I-IX, baskı yeri ve tarihi yok; bu iki nâşir 332’si el-Câmiʿu’l-kebîr’de, 487’si el-Câmiʿu’l-Ezher’de olmak üzere 819 rivayetin mevzû olduğunu göstermek üzere el-Eḥâdîs̱ü’l-mevżûʿa mine’l-Câmiʿi’l-kebîr ve’l-Câmiʿi’l-ezher [Beyrut 1409/1988] adlı bir eser kaleme almışlardır). Müttakī el-Hindî’nin, Cemʿu’l-cevâmiʿ ile yine Süyûtî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr ve Ziyâdetü’l-Câmiʿi’ṣ-ṣaġīr adlı eserlerini birleştirip hadislerini kitap ve bablara göre tertip ettiği Kenzü’l-ʿummâl fî süneni’l-aḳvâl ve’l-efʿâl adlı eseri elde mevcut en kapsamlı hadis kitabıdır (I-VIII, Haydarâbâd 1313; I-XVI, Beyrut 1406/1985).
Adı geçen câmi‘lerle aynı tertipte olmamakla beraber belli konulardaki hadis ve rivayetleri bir araya getirmeleri sebebiyle câmi‘ diye adlandırılan kitaplar da vardır. Abdullah b. Vehb’in (ö. 197/813) fıkhî hadisleri bir araya getirdiği el-Câmiʿ (fi’l-ḥadîs̱, fi’l-ʿilm ve’l-fıḳh) adlı eseri (nşr. J. David-Weill [Le Djâmi‘ d’Ibn Wahb], I-II, Kahire 1939-1948; ayrıca bk. Sezgin, GAS, I, 466), İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin ahlâk ve âdâb konusundaki hadisleri derlediği Kitâbü’l-Câmiʿi (nşr. Abdülmecîd Türkî, Beyrut 1990), İbn Abdülber en-Nemerî’nin ilimle ilgili rivayetleri topladığı Câmiʿu beyâni’l-ʿilm’i (DİA, VII, 107) bunlara örnek olarak zikredilebilir.
8. Sünenler ve Ahkâm Kitapları. Öncelikle ahkâma dair hadisleri fıkıh kitaplarındaki sıraya göre derleyen sünenler genellikle III. (IX.) yüzyıldan itibaren kaleme alınmıştır. Bununla beraber Evzâî’nin (ö. 157/774) Kitâbü’s-Sünen fi’l-fıḳh (çeşitli kaynaklarda iktibas edilen rivayetleri Mervân Muhammed eş-Şa‘‘âr tarafından yetmiş altı kitap halinde düzenlenerek Sünenü’l-Evzâʿî adıyla yayımlanmıştır [Beyrut 1413/1993]), İbn Ebû Zi’b ve İbn Ebû Zâide’nin Kitâbü’s-Sünen (İbnü’n-Nedîm, s. 281, 282) adlı eserleri gibi daha önceki yüzyılda kaleme alınmış sünenler de vardır. İmam Şâfiî’nin es-Sünenü’l-meʾs̱ûre’si de (Kahire 1315; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1406/1986) bu türün zikredilmesi gereken kaynaklarındandır. Büyük kabul görmüş ilk sünenler arasında yer alan Saîd b. Mansûr’un es-Sünen’i (nşr. Sa‘d b. Abdullah b. Abdülazîz Âl-i Humeyyid, I-V, Riyad 1414/1993; nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, III. cildin I ve II. kısımları, Malegaon [Hindistan] 1387-1388/1967-1968; Bombay 1403/1982; Beyrut 1405/1985), Hz. Peygamber’in ahkâma dair hadisleri yanında sahâbe devrindeki günlük hayatın çeşitli meseleleri hakkında diğer kaynaklarda yer almayan bilgiler ihtiva etmesi bakımından önemlidir. Dârimî’nin el-Müsned adıyla da anılan ve bir hadisi ihtiva ettiği konulara göre çeşitli bölümlerde tekrarlaması sebebiyle Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi andıran es-Sünen’i (Kanpûr 1293; Haydarâbâd 1309; Delhi 1337; Dımaşk 1349; nşr. Abdullah Hâşim Yemânî, I-II, Kahire 1382/1966; nşr. Fevvâz Ahmed Zemerlî – Hâlid Seb‘ el-Alemî, I-II, Beyrut 1407/1987; nşr. Mustafa Dîb el-Bugā, I-II, Dımaşk 1991; trc. Abdullah Aydınlı, I-III, İstanbul 1994-1996), mürsel ve maktû rivayetleri de ihtiva etmekte olup bazı âlimler tarafından İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı olarak kabul edilmiştir. İbn Mâce’nin es-Sünen’i (Dehli 1282, 1322/1905; nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkī, I-II, Kahire 1372-1373; nşr. M. Mustafa el-A‘zamî, I-IV, Riyad 1404/1984), babların fıkıh bakımından mükemmel sıralanışıyla farklı bir özelliğe sahiptir. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, eserdeki hadisleri Ṣaḥîḥu Süneni İbni Mâce (I-II, Beyrut 1406/1986) ve Żaʿîfü Süneni İbn Mâce (Beyrut 1409/1988) adlı çalışmalarıyla tahriç etmiştir. Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin es-Sünen’i (Leknev 1840, 1877, 1305, 1318; Dehli 1271; Kahire 1280; Haydarâbâd 1321; nşr. Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd, I-IV, Beyrut, 1403/1983; Kahire 1348; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, I-III, Beyrut 1409/1988) hem sahih hem de zayıf rivayetleri ihtiva etmekte, bu rivayetlerden ileri derecede zayıf olanlar musannifi tarafından belirtilmektedir. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, eserdeki hadisleri Ṣaḥîḥu Süneni Ebî Dâvûd (I-III, Riyad 1409/1989) ve Żaʿîfü Süneni Ebî Dâvûd (Beyrut 1412/1991) adlı eserlerinde değerlendirmiştir. Nesâî ise önce es-Sünenü’l-kübrâ adlı geniş çaplı eserini kaleme almış (nşr. Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî – Seyyid Kesrevî Hasan, I-VI, Beyrut 1411/1991) bundan daha sahih kabul ettiği hadisleri seçerek el-Müctebâ adını verdiği es-Sünen’i meydana getirmiştir (Kanpûr 1265; I-II, Dehli 1281; I-II, baskı yeri yok, 1312; Süyûtî’nin şerhi ve Sindî’nin hâşiyesiyle birlikte: I-VIII, Kahire 1348/1930; Abdülfettâh Ebû Gudde’nin bu baskıyı esas alarak hadisleri numaralayıp fihristler hazırlayarak yaptığı neşir: I-IX, Beyrut 1406, 1409; trc. Ahmed Muhtar Büyükçınar v.dğr., I-VIII, İstanbul 1981). Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, es-Sünen’deki sahih hadisleri Ṣaḥîḥu Süneni’n-Nesâʾî (I-III, Beyrut 1408/1988), zayıf hadisleri de Żaʿîfü Süneni’n-Nesâʾî (Beyrut 1410/1990) adlı çalışmalarında bir araya getirmiştir. Daha sonra telif edilen bu türün önemli eserlerinden biri de Dârekutnî’nin es-Sünen’idir (IV, Delhi 1306; nşr. Abdullah Hâşim Yemânî, I-IV, Kahire 1386/1966). Eserde bulunan zayıf hadisler üzerinde Ebû Muhammed Abdullah b. Yahyâ b. Ebû Bekir el-Gassânî Taḫrîcü’l-eḥâdîs̱i’ḍ-ḍıʿâf min Süneni’d-Dâreḳuṭnî adlı bir çalışma yapmıştır (Riyad 1991).
Erken devirlerden itibaren sünenlerden ayrı olarak ahkâm hadislerini yine sünen tertibinde bir araya getirmek üzere eserler kaleme alınmıştır. Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin (ö. 189/805), hocası Ebû Hanîfe’den rivayet ettiği merfû, mevkuf ve mürsel hadislerden oluşan el-Âs̱âr adlı derlemesi bu türün ilk örneklerindendir (DİA, III, 460). Ebû Ca‘fer et-Tahâvî’nin, birbirine zıt gibi görünen hadisleri telif etmek amacıyla kaleme aldığı Şerḥu Meʿâni’l-âs̱âr da burada anılmalıdır (I-II, Leknev 1300-1302; nşr. Muhammed Seyyid Câdelhak – Muhammed Zührî en-Neccâr, I-IV, Kahire 1386-1388/1966-1969). Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin, diğer hadis kitaplarında yer almayan pek çok hadisle birlikte sahâbe ve tâbiîn sözlerini toplayıp değerlendirdiği ve Şâfiî fıkhını ön planda tutarak rivayetleri fıkıh bablarına göre tertip ettiği es-Sünenü’l-kübrâ adlı hacimli eseri (I-X, Haydarâbâd 1344-1356) râvilerin tenkidini, muhtelif mezhep imamlarının görüşlerini de ihtiva etmektedir. Müellifin bu esere giriş mahiyetinde kaleme aldığı el-Medḫal ilâ Kitâbi’s-Sünen’i de önemlidir (nşr. Muhammed Ziyâürrahman el-A‘zamî, Küveyt 1985). Eser üzerinde Necm Abdurrahman Halef eṣ-Ṣınâʿatü’l-ḥadîs̱iyye fi’s-Süneni’l-kübrâ adıyla bir doktora çalışması yapmıştır (Mansûre 1412/1992). Yine Beyhakī’nin, Şâfiî fıkhının usul ve fürûda dayandığı hadislerle sahâbe ve tâbiîn sözlerini topladığı ve Ebû Ca‘fer et-Tahâvî’nin adı geçen eserine reddiye mahiyetinde kaleme aldığı Maʿrifetü’s-sünen ve’l-âs̱âr’ı ile (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-XV, Kahire 1411/1991) es-Sünenü’ṣ-ṣuġrâ’sı da (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-IV, Karaçi 1410/1989; nşr. Abdüsselâm Abdüşşâfî – Ahmed Kabbânî, I-II, Beyrut 1412/1992) bu türün kayda değer örneklerindendir. Şâfiî âlimlerinden Ferrâ el-Begavî Şerḥu’s-sünne’sinde (nşr. Züheyr eş-Şâvîş – Şuayb el-Arnaût, I-XVI, Dımaşk 1390-1400/1970-1980; Beyrut 1403/1983), tanınmış muhaddislerin eserlerinden derlediği hadisleri aynı zamanda âlimlerin ihtilâf ettiği fıkhî problemlere dikkat çekerek açıklamıştır. İbnü’l-Harrât’ın el-Aḥkâmü’ṣ-ṣuġrâ’sı da burada zikredilmelidir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 696, vr. 35-164; Brockelmann, GAL, I, 458; Suppl., I, 634). Cemmâîlî diye tanınan Abdülganî el-Makdisî’nin, Ṣaḥîḥayn’daki ahkâmla ilgili 420 kadar “müttefekun aleyh” hadisi senedlerini zikretmeden bir araya getirdiği ʿUmdetü’l-aḥkâm’ı (el-ʿUmde fi’l-aḥkâm fî meʿâlimi’l-ḥelâl ve’l-ḥarâm) (Dehli 1895; Kahire 1342; nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ, Beyrut 1406/1986) üzerine pek çok şerh, hâşiye ve ta‘lik yazılmıştır. En tanınmış şerhi Takıyyüddin İbn Dakīkul‘îd’in İḥkâmü’l-aḥkâm’ı (Dehli 1313; nşr. Ahmed Muhammed Şâkir, I-II, Beyrut 1374/1955; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-IV, Kahire 1410/1990), en tanınmış hâşiyesi de Emîr es-San‘ânî’nin el-ʿUdde’sidir (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-IV, Kahire 1410/1990). Hanbelî âlimlerinden Mecdüddin İbn Teymiyye’nin Münteḳa’l-aḫbâr min eḥâdîs̱i seyyidi’l-aḫyâr adlı eseri (I-II, Kahire 1369/1950; nşr. Muhammed Hâmid el-Fıkī, I-II, Beyrut 1398/1978), Kütüb-i Sitte ile Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inden seçilmiş ahkâm hadislerinden oluşur. Şevkânî, en çok ahkâm hadisini ihtiva eden bu eseri rivayetlerinin sağlamlık derecesini ortaya koyarak ve hadisin yer aldığı diğer hadis kaynaklarını da belirterek Neylü’l-evṭâr adıyla şerhetmiştir (I-VIII, Kahire 1357/1938). Ahkâm hadisleri konusunda en geniş çalışmayı Taḳrîbü’l-esânîd ve tertîbü’l-mesânîd adlı eseriyle Zeynüddin el-Irâkī yapmıştır (I-VIII, Beyrut, ts.). Şâfiî âlimlerinden İbn Hacer el-Askalânî’nin büyük ilgi gören Bulûġu’l-merâm min edilleti’l-aḥkâm’ında (Leknev 1253/1837, taşbaskı; Lahor 1305/1888, taşbaskı; özel Hint ta‘liki ile 1312; Mısır 1320, 1330/1912; nşr. Abdurrahman Bedrân 1331/1913; 1352/1933; nşr. Rıdvân Muhammed Rıdvân, Beyrut 1373) 1356 (bazı baskılarda 1373, 1400, 1477, 1596) hadisin senedinde sadece sahâbî adı kaydedilmiş ve bunların güvenilirlik derecesi belirtilmiştir. Pek çok şerhinden biri olan Emîr es-San‘ânî’nin Sübülü’s-selâm’ı (Delhi 1302, 1311; Kahire 1911, taşbaskı; nşr. Fevvâz Ahmed Zemerlî – İbrâhim Muhammed el-Cemel, Beyrut 1405/1985) Ahmet Davudoğlu tarafından Bulûğu’l-merâm Tercümesi ve Şerhi: Selâmet Yolları adıyla ve bazı değişikliklerle Türkçe’ye çevrilmiştir (I-IV, İstanbul 1965-1967; diğer şerhleri için bk. DİA, VI, 413).
“Kitâbü’s-Sünne” adıyla anılan ilk dönemlere ait bazı eserler sadece imana dair hadisleri ihtiva etmekte olup bunların ahkâm meseleleriyle ilgisi bulunmamaktadır. Ahmed b. Hanbel’in 1481 rivayeti ihtiva eden Kitâbü’s-Sünne’si (nşr. Ebû Hâcer Muhammed Saîd b. Besyûnî Zağlûl, Beyrut 1405/1985), İbn Ebû Âsım’ın Kitâbü’s-Sünne’si (nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, Beyrut 1400/1980) ve Ebû Bekir el-Hallâl’in es-Sünne’si (nşr. Atıyye ez-Zehrânî, Riyad 1410/1989) bu eserlerin en tanınmış olanlarıdır.
9. Müstedrekler. Sahih hadisleri derleyen bazı muhaddislerin kitaplarını kaleme alırken gözettikleri şartlara uyduğu halde göremedikleri veya başka sebeplerle kitaplarına alamadıkları hadisler daha sonraki hadis âlimleri tarafından bir araya getirilmiş ve bu eserlere “ilâve ve zeyil” anlamında “müstedrek” adı verilmiştir. Müstedrek çalışmaları daha çok Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ve Ṣaḥîḥ-i Müslim üzerinde yapılmıştır. Belli başlı müstedrekler arasında Dârekutnî’nin, Ṣaḥîḥayn’da yer almayan yetmiş hadisi müsned tertibinde bir araya getiren el-İlzâmât ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn (ʿalâ ṣaḥîḥayi’l-Buḫârî ve Müslim) adlı eseri anılabilir (nşr. Ebû Abdurrahman Mukbil b. Hâdî el-Vâdiî, Beyrut 1405/1985, 2. bs.). Ebû Zer el-Herevî’nin el-Müstedrek ʿalâ Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî ve Müslim adlı kitabı, Kettânî’nin söylediğine göre Dârekutnî’nin el-İlzâmât’ının bir müstahreci durumundadır (er-Risâletü’l-müstetrafe, s. 23). Sahih hadislerin 10.000’i geçmeyeceğini, bunların da Ṣaḥîḥayn’da bulunanlardan ibaret olduğunu ileri süren bazı çağdaşlarının görüşünü reddetmek üzere Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Ṣaḥîḥayn tertibinde kaleme aldığı 8803 rivayeti ihtiva eden el-Müstedrek ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn bu türün en tanınmış örneğidir (I-IV, Haydarâbâd 1334-1342; nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ, I-IV, Beyrut 1411/1990). Müellif, Buhârî veya Müslim’in şartlarına uyduğu halde kitaplarına almadıkları kanaatiyle güvenilemeyecek derecede zayıf olan bazı hadisleri de derlemiştir. Zehebî, Muḫtaṣarü’l-Müstedrek’inde (I-IV, Haydarâbâd 1334-1342) Hâkim’in bu çalışmasını özetlemiş, bu arada kitabın dörtte birini oluşturan zayıf ve mevzû rivayetleri de göstermiştir (Zehebî, el-Müstedrek’teki 100 kadar mevzû rivayeti el-Müstedrek ʿale’l-Müstedrek adını verdiği bir eserinde toplamıştır). Zehebî’nin Muḫtaṣar’ını bazı görüşlerini tenkit ederek özetleyen çalışmalar arasında İbnü’l-Mülakkın’ın Muḫtaṣarü’l-Müstedrek’i zikredilmelidir (nşr. Abdullah b. Hamed el-Lehîdân – Sa‘d b. Abdullah Âl-i Humeyyid, I-VII, Riyad 1411).
10. Müstahrecler. Meşhur bir hadis kitabındaki hadisleri çeşitli bakımlardan güçlendirmek amacıyla kaleme alınan eserlerdir. Müstahrecler daha çok Ṣaḥîḥayn veya bunlardan biri üzerine yazılmıştır. Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ile ilgili müstahreclerin en tanınmışları arasında, Ebû Bekir el-İsmâilî ile Gıtrîfî’nin günümüze kadar gelmeyen müstahrecleri; Ṣaḥîḥ-i Müslim üzerine yazılan müstahreclerin en tanınmışları arasında Ebû Avâne el-İsferâyînî’nin el-Müsnedü’l-muḫrec ʿalâ Kitâbi Müslim b. Ḥaccâc’ı (DİA, X, 100), Cevzakī’nin el-Müsnedü’ṣ-ṣaḥîḥ ʿalâ Kitâbi Müslim’i, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin el-Müsnedü’l-müstaḫrec ʿalâ Ṣaḥîḥi Müslim’i (Brockelmann, GAL, I, 446; Suppl., I, 617); hem Ṣaḥîḥ-i Buḫârî hem de Ṣaḥîḥ-i Müslim üzerine yazılan müstahreclerin en tanınmışları arasında da İbnü’l-Ahrem ve İbn Mencûye gibi muhaddislerin eserleri zikredilebilir (diğer hadis kitapları üzerine yazılan müstahrecler için bk. Kettânî, s. 18-23).
11. Kırk Hadisler. Kırk hadis ezberlemeye teşvik eden zayıf bir hadisin de etkisiyle erken devirlerden itibaren “erbaûn” adıyla anılan kırk hadis kitaplarının yazılmasına başlanmıştır. Bu türde ilk eserlerin Abdullah b. Mübârek ile Muhammed b. Eslem et-Tûsî tarafından telif edildiği bilinmekteyse de bu eserler günümüze ulaşmamıştır. Hasan b. Süfyân’ın (ö. 303/916), ahlâk ve ibadete dair kırk beş hadisi senedleriyle beraber kaydettiği Kitâbü’l-Erbaʿîn’i (nşr. Muhammed b. Nâsır el-Acmî, Beyrut 1414/1993), Ebû Bekir el-Âcurrî’nin Kitâbü’l-Erbaʿîne ḥadîs̱en’i (nşr. Bedr b. Abdullah el-Bedr, Küveyt 1987; nşr. Mecdî Fethi es-Seyyid, Tanta [Mısır] 1411/1990), Dârekutnî’nin Kitâb fîhi erbaʿûne ḥadîs̱ min Müsnedi Büreyd b. ʿAbdillâh b. Ebî Büreyde’si (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 541) ve Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin el-Erbaʿûne’ṣ-ṣuġrâ’sı (nşr. Ebû Hâcer Muhammed Saîd b. Besyûnî Zağlûl, Beyrut 1407/1987) ilk devirlerde kaleme alınan belli başlı kırk hadis çalışmalarıdır.
Daha sonraki dönemlerde İbnü’s-Salâh’ın, çoğunu Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ile Ṣaḥîḥ-i Müslim’den seçerek talebelerine yazdırdığı dinin esaslarına dair yirmi altı hadise Nevevî’nin on altı hadis daha ekleyerek meydana getirdiği el-Erbaʿûn adlı eser büyük rağbet görmüş ve başta Nevevî olmak üzere kırktan fazla âlim tarafından şerhedilmiştir. Tanınmış İslâm âlimleri akaid, ibadet, ahkâm, ahlâk, cihad vb. konularda kırk hadis kitapları kaleme almışlardır. Hâce Abdullah el-Herevî’nin Kitâbü’l-Erbaʿîn fî delâʾili’t-tevḥîd’i (nşr. Ali b. Muhammed b. Nâsır el-Fukayhî, yer yok, 1404/1984), Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in, kırk ayrı şehre mensup kırk hadis âliminin kırk sahâbîden kırk ayrı konuya dair rivayetini bir araya getirdiği Kitâbü’l-Erbaʿîne’l-büldâniyye’si (nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız, Beyrut-Dımaşk 1413/1992), tabip-filozof Abdüllatîf el-Bağdâdî’nin Sünen-i İbni Mâce ve şerhinden derlediği Kitâbü’l-Erbaʿîne’ṭ-ṭıbbiyye’si (nşr. Abdullah Kennûn, Mağrib 1979), İsmâil b. Muhammed el-Aclûnî’nin kırk ayrı kitaptan kırk hadis derleyerek meydana getirdiği ʿİḳdü’l-cevheri’s̱-s̱emîn fî erbaʿîne ḥadîs̱en min eḥâdîs̱i Seyyidi’l-mürselîn’i (Kahire 1322) bunlara misal olarak zikredilebilir. Şiî âlimlerin Farsça olarak “Çihl hadîs” veya Arapça olarak “Erbaûn hadîs” adıyla kaleme aldıkları pek çok eser arasından Bahâeddin el-Âmilî’nin Ehl-i beyt tarikiyle rivayet edilen hadislerden derlediği Erbaʿûn ḥadîs̱ adlı eseri anılabilir (Tahran 1274, 1310 taşbaskı). Müellifinin bizzat şerhettiği bu eser üzerine pek çok hâşiye yazılmıştır. Ali Şîr Nevâî, Fuzûlî, Âşık Çelebi, Hâkānî Mehmed Bey ve Nâbî gibi ünlü Türk şairleri manzum kırk hadis tercümeleri meydana getirmişlerdir (bk. KIRK HADİS).
12. Etrâf Kitapları. IV. (X.) yüzyıldan itibaren, genellikle hadis kitaplarındaki rivayetlere kolayca ulaşabilmek ve bir hadisin çeşitli rivayetlerini bir arada görebilmek amacıyla kaleme alınan etrâf kitapları, ya sahâbe adına göre müsned türünde düzenlenerek rivayetlerin baş tarafından bir kısmı zikredilmiş veya hadis metinlerine göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Etrâf kitaplarının ilk örnekleri Halef el-Vâsıtî’nin (ö. 401/1010) Eṭrâfü’ṣ-Ṣaḥîḥayn’ı ile (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Hadis, nr. 31, 42, 56; Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 371) Ebû Mes‘ûd ed-Dımaşkī’nin Eṭrâfü’ṣ-Ṣaḥîḥayn’ıdır (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 373). Ebü’l-Abbas Ahmed b. Sâbit et-Tarkī, Eṭrâfü’l-Kütübi’l-Ḫamse diye de anılan ve İbn Mâce dışındaki Kütüb-i Sitte’yi ihtiva eden el-Levâmiʿ fi’l-cemʿ beyne’ṣ-ṣıḥâḥ ve’l-cevâmiʿ adlı eserini (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 533) bu amaçla meydana getirmiştir. Etrâf konusundaki en meşhur eser, Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’nin 1391 sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiînin Kütüb-i Sitte dışındaki kitaplarda mevcut 19.626 hadisini bir araya getirdiği Tuḥfetü’l-eşrâf bi-maʿrifeti’l-eṭrâf’ıdır. Eser, İbn Hacer el-Askalânî’nin burada gördüğü bazı hataları tashih ve ikmal maksadıyla yazdığı en-Nüketü’ẓ-ẓırâf ʿale’l-eṭrâf’ı ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. Abdüssamed Şerefeddin, I-XIV, Bombay 1965-1966). İbn Hacer el-Askalânî’nin, bu türün en önemli çalışmalarından biri olan İtḥâfü’l-mehere bi-eṭrâfi’l-ʿaşere’si ile (Millet Ktp., Murad Molla, nr. 349-364) Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’ini müstakil bir çalışma konusu yaptığı İṭrâfü’l-müsnedi’l-muʿtelî bi-Eṭrâfi’l-Müsnedi’l-Ḥanbelî’si de (nşr. Züheyr b. Nâsır en-Nâsır, I-X, Beyrut 1414/1993) burada kaydedilmelidir. Etrâf çalışmalarının son örneklerinden olan Abdülganî en-Nablusî’nin Ẕeḫâʾirü’l-mevârîs̱ fi’d-delâleti ʿalâ mevâżıʿi’l-ḥadîs̱’i (nşr. Mahmûd Rebî‘, I-IV, Kahire 1352/1934) Kütüb-i Sitte ile İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾını ihtiva etmektedir. Hadis metinlerine göre alfabetik olarak düzenlenen etrâf kitaplarından, Ebû Hâcer Muhammed Saîd b. Besyûnî Zağlûl’ün hadis, siyer ve fıkıh ilimlerine dair 150 kitabı tarayarak meydana getirdiği Mevsûʿatü eṭrâfi’l-ḥadîs̱i’n-nebeviyyi’ş-şerîf’i önemli bir çalışmadır (I-XI, Beyrut 1410/1989). Nedîm Mar‘aşlî ile Üsâme Mar‘aşlî’nin, sahih ve hasen hadisleri alfabetik olarak bir araya getirmek üzere hazırlamaya başladıkları Mevsûʿatü’l-ḥadîs̱i’n-nebeviyyi’ş-şerîf’in henüz iki cildi yayımlanmıştır (Beyrut 1411-1414-/1991-1994-). Wensinck’in başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan el-Muʿcemü’l-müfehres li-elfâẓi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî (Concordance et indices de la tradition musulmane) adlı eser bu türün en tanınmış örneğidir (I-VIII, Leiden 1936-1988).
13. Tahrîc Kitapları. Tefsir, fıkıh, kelâm, tasavvuf ve hadis kitaplarının bir kısmında geçen, fakat kaynağı gösterilmeyen rivayetlerin sağlamlık derecesini tesbit etmek ve bazı rivayetlerin kime ait olduğunu belirtmek amacıyla yapılan çalışmalara “tahrîc” adı verilmektedir. Önemli bazı eserler üzerine yapılan tahrîc çalışmaları arasında, İmam Şâfiî’nin el-Ümm’ü üzerine Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin hazırladığı Kitâbü Taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Üm (Brockelmann, GAL, I, 447; Suppl., II, 619), Mergīnânî’nin Hanefî fıkhına dair el-Hidâye’si üzerine Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylaî’nin kaleme aldığı Naṣbü’r-râye ile İbn Hacer el-Askalânî’nin yazdığı ed-Dirâye fî (münteḫabi) taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Hidâye (Dehli 1882, taşbaskı, 1327; Leknev 1301; nşr. Seyyid Abdullah Hâşim el-Yemânî el-Medenî, Beyrut, ts. [Dârü’l-ma‘rife]), Abdülkerîm b. Muhammed er-Râfiî’nin Şâfiî fıkhına dair eş-Şerḥu’l-kebîr’i üzerine İbnü’l-Mülakkın’in kaleme aldığı el-Bedrü’l-münîr fî taḫrîci eḥâdîs̱i’ş-Şerḥi’l-kebîr (nşr. Cemâl Muhammed es-Seyyid v.dğr., I-III, Riyad 1414; nşr. Hamdî b. Abdülmecîd b. İsmâil es-Selefî [Ḫulâṣatü’l-Bedri’l-münîr], Riyad 1410/1989), İbn Hacer el-Askalânî’nin bu eseri ihtisar ettiği Telḫîṣü’l-ḥabîr fî taḫrîci eḥâdîs̱i’r-Râfiʿiyyi’l-kebîr (nşr. Şa‘bân Muhammed İsmâil, I-IV, Kahire 1399/1979), Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i üzerine Zeynüddin el-Irâkī’nin yazdığı el-Muġnî ʿan ḥamli’l-esfâri fi’l-esfâr fî taḫrîci mâ fi’l-İḥyâʾi mine’l-aḫbâr (Kahire 1332-1333, 1348, el-İḥyâʾ ile birlikte), Kādî İyâz’ın eş-Şifâʾ adlı eseri üzerine Süyûtî’nin yazdığı Menâhilü’ṣ-ṣafâ fî taḫrîci eḥâdîs̱i’ş-Şifâʾ (nşr. Semîr el-Kādî, Beyrut 1409/1988), Muhammed Abdürraûf el-Münâvî’nin el-Fetḥu’s-semâvî taḫrîcü eḥâdîs̱i’l-Beyżâvî’si (nşr. Ahmed Müctebâ b. Nezîr es-Selefî, I-III, Riyad 1409), Kudâî’nin Şihâbü’l-aḫbâr adlı derleme hadis kitabına İbnü’s-Sıddîk el-Gumârî’nin yazdığı Fetḥu’l-vehhâb bi-taḫrîci eḥâdîs̱i’ş-Şihâb’ı (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî, I-II, Beyrut 1408/1988), yine Gumârî’nin Kādî Beyzâvî’ye ait bir usûl-i fıkıh kitabı olan Minhâcü’l-vüṣûl’deki rivayetlere dair kaleme aldığı el-İbtihâc bi-taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Minhâc’ı (Semîr Tâhâ el-Meczûb, Beyrut 1405/1985) anılabilir. Tahrîcin mahiyeti ve tahrîc çalışmaları konusunda ise Mahmûd et-Tahhân’ın Uṣûlü’t-taḫrîc ve dirâsetü’l-esânîd (Riyad 1403/1983), Abdülmevcûd Muhammed Abdüllatîf’in Keşfü’l-lis̱âm ʿan esrâri taḫrîci ḥadîs̱i seyyidi’l-enâm (Kahire 1404/1984) ve Ebû Muhammed Abdülmehdî b. Abdülkādir b. Abdülhâdî’nin Ṭuruḳu taḫrîci ḥadîs̱i Resûlillâh ṣallallāhu ʿaleyhi ve sellem (Kahire, ts., Dârü’l-i‘tisâm) adlı eserleri zikredilebilir.
14. Zevâid Kitapları. Bir veya birkaç eserin Kütüb-i Sitte gibi ana hadis kitaplarından fazla veya farklı olarak ihtiva ettiği hadisleri “zevâid” adıyla konularına göre sıralayarak bir araya getirme çalışmaları VIII. (XIV.) yüzyılda başlamıştır. Zevâid kitapları, ulaşılması kolay olmayan birçok hadis kitabındaki rivayetlere daha kısa zamanda ulaştırması bakımından faydalı çalışmalardır. Bu türdeki muhtelif eserleriyle tanınan Nûreddin el-Heysemî’nin (ö. 807/1405), Taberânî’ye ait üç mu‘cem ile Ahmed b. Hanbel’in, Bezzâr’ın ve Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin müsnedlerinde bulunup da Kütüb-i Sitte’de yer almayan hadisleri bir araya getirdiği Mecmaʿu’z-zevâʾid ve menbaʿu’l-fevâʾid’i (I-X, Beyrut 1967; nşr. Abdullah Muhammed Dervîş, I-X, Beyrut 1414/1994), Mevâridü’ẓ-ẓamʾân ilâ zevâʾidi İbn Ḥibbân’ı (nşr. Muhammed Abdürrezzâk Hamza, Beyrut, ts., [Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye]; nşr. Hüseyin Selîm Esed ed-Dârânî – Abduh Ali el-Kûşek [?], I-VIII, Dımaşk 1411-1412/1990-1992), yine Heysemî’nin, Taberânî’nin iki mu‘cemi ile Ebû Ya‘lâ’nın el-Müsned’ini iki ayrı çalışma konusu yaptığı Mecmaʿu’l-baḥreyn fî zevâʾidi’l-Muʿcemeyn (nşr. Abdülkuddûs b. Muhammed Nezîr, I-VIII, Riyad 1413/1992) ve el-Maḳṣadü’l-ʿalî fî zevâʾidi Ebî Yaʿlâ el-Mevṣılî (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan, I-IV, Beyrut 1413/1993) adlı eserleri; zevâid kitapları üzerinde pek çok çalışması olan Ahmed b. Ebû Bekir el-Bûsîrî’nin, İbn Mâce’nin es-Sünen’inde bulunduğu halde Kütüb-i Sitte’nin diğer eserlerinde yer almayan hadisleri derlediği Miṣbâḥu’z-zücâce fî zevâʾidi İbn Mâce’si ile (nşr. Mûsâ Muhammed Ali – İzzet Ali Atıyye, I-II, Kahire, ts.; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, I-II, Beyrut 1986) İtḥâfü’l-ḫıyere bi-zevâʾidi’l-mesânîdi’l-ʿaşere’si (müellifin diğer zevâidleri için bk. DİA, VI, 468); İbn Hacer el-Askalânî’nin el-Meṭâlibü’l-ʿâliye bi-zevâʾidi’l-mesânîdi’s̱-s̱emâniye (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, I-IV, Küveyt 1393/1973) ve Muḫtaṣaru zevâʾidi Müsnedi’l-Bezzâr (nşr. Sabrî b. Abdülhâliḳ Ebû Zer, I-II, Beyrut 1412/1992) adlı kitapları bu türün belli başlı eserleridir. Ümmülkurâ Üniversitesi’nde Seyfürrahman Mustafa’nın hazırladığı Zevâʾidü’d-Dârimî ʿale’l-Kütübi’s-Sitte mine’l-eḥâdîs̱i’l-merfûʿa (1397/1977) adlı çalışma ile Muhammed b. Suûd Üniversitesi’nde Yûsuf Muhammed Sıddîk’ın hazırladığı Zevâʾidü Muṣannefi ʿAbdirrezzâḳ ʿale’l-Kütübi’s-Sitte (1401) adlı tez zevâid çalışmalarının günümüzde de devam ettiğini göstermektedir. Zevâidin mahiyeti ve zevâid kitapları konusunda Abdüsselâm Muhammed İllûş da ʿİlmü zevâʾidi’l-ḥadîs̱ adlı bir çalışma yapmıştır (Beyrut 1415/1995).
15. Fevâid Kitapları. Bir âlimin veya çeşitli âlimlerin ferd ve garîb rivayetlerini bir araya getiren fevâid kitaplarının telifi Ali b. Ca‘d (ö. 230/844-45), Ali b. Hucr, Buhârî, Abdân el-Ahvâzî gibi hadis hâfızları tarafından erken bir devirde başlatılmıştır. Dârekutnî, her biri beşer onar varak hacminde on altı kadar fevâid kaleme almıştır. Ünlü fevâidler arasında yer alan Ebû Bekir eş-Şâfiî’nin (ö. 354/965) el-Ġaylâniyyât diye meşhur el-Fevâʾidü’l-münteḫabetü’l-ʿavâlî ʿani’ş-şüyûḫ adlı eseri (yazma nüshaları için bk. Sezgin, GAS, I, 191), hocalarından âlî isnadla rivayet ettiği hadisleri ihtiva eder. Ebû Bekir Ahmed b. Ca‘fer el-Katîî’nin Elf dînâr adıyla tanınan el-Fevâʾidü’l-münteḳāt ve’l-efrâdü’l-ġarâʾibü’l-ḥisân’ı (Küveyt 1414/1993, serinin beşinci kitabı) ve Temmâm er-Râzî’nin muhtelif âlimlerin 1794 rivayetini derlediği Fevâʾid’i de (nşr. Ebû Süleyman Câsim b. Süleyman el-Füheyd ed-Devserî, Beyrut 1408-1414/1987-1994) ünlüdür. Âlî isnadla nakledilmiş sahih ve garîb rivayetleri toplayan, belli bir bölgeye mensup muhaddislerin rivayetlerini derleyen, bir hadisin ihtiva ettiği hükümleri ortaya koymak amacıyla yazılan fevâidler de bulunmaktadır (geniş bilgi için bk. DİA, XII, 500-501).
16. Emâlîler. Hadis hâfızlarının bilhassa salı ve cuma günleri genellikle mescidlerde hadis imlâ ettikleri sırada talebelerinin kaydettiği hadislerden meydana gelen emâlîler diğer ilimlerdeki benzerleriyle kıyaslanamayacak kadar çoktur. Leys b. Sa‘d’ın (ö. 175/791) Meclis min fevâʾid’i (nşr. Muhammed b. Rızk b. Tarhûnî, Riyad 1407/1987), İmam Ebû Yûsuf’un el-Emâlî’si (Sezgin, GAS, I, 421), Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin Cüzʾ mine’l-emâlî’si (Haydarâbâd 1360), Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin el-Emâlî fî âs̱âri’ṣ-ṣaḥâbe’si bilinen en eski emâlîlerdir. Hüseyin b. İsmâil el-Mehâmilî’nin, farklı konulara dair 533 hadisten meydana gelen ve el-Eczâʾü’l-Meḥâmiliyyât diye de anılan el-Emâlî’si (nşr. İbrâhim İbrâhim el-Kaysî, Amman 1412/1991) bu türün en tanınmış örneklerindendir. Hadis ilminde üstün bir yeri bulunan Selçuklu Veziri Nizâmülmülk’ün Bağdat’ta Nizâmiye Medresesi ile Câmiu’l-Mehdî’de yazdırdığı Emâlî’ler (Abdülhâdî Rızâ, “Emâlî Niẓâmilmülk el-Vezîri’s-Selcûḳī fi’l-ḥadîs̱”, MMMA, V [1959], s. 349-378), bu eserlerin yaygınlığı ve gördüğü kabul hakkında fikir vermektedir. 1150 mecliste çeşitli emâlîler yazdıran ve kendi devrinde bu türün yeniden canlanmasını sağlayan İbn Hacer el-Askalânî’nin Kahire’deki Baybarsiyye Medresesi’nde imlâ ettiği el-Emâli’l-Mıṣriyye el-Baybarsiyye de (Köprülü Ktp., nr. 251; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 265) burada zikredilmelidir (ayrıca bk. DİA, XI, 70-72).
17. Şemâil Kitapları. Hz. Peygamber’in fizikî ve ruhî özellikleri, ibadet ve yaşayışı, giyim ve kuşam tarzı anlamına gelen şemâil, câmi‘ türü hadis kitaplarını meydana getiren sekiz ana konudan biri olması yanında, Resûl-i Ekrem’in sözü edilen sıfatlarına dair hadis kitaplarında geçen rivayetleri derleyen eserlerin de adı olmuştur. Bilindiği kadarıyla şemâile dair ilk yazılan ve mükemmel tertibinden dolayı çok rağbet gören eser, Tirmizî’nin 400 kadar rivayeti ihtiva eden eş-Şemâʾilü’l-Muḥammediyye (Şemâʾilü’n-nebeviyye, Şemâʾilü’r-resûl) adlı kitabıdır (Kalküta 1252, 1262, 1273; İstanbul 1264, 1285; Kahire 1273, 1280, 1290, 1317; Leknev 1288; Lahor 1309; Delhi 1313; nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d, Kahire 1988; nşr. Abdullah eş-Şa‘‘âr, Beyrut 1992). Eserin altmıştan fazla şerh ve hâşiyesi arasında Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî’nin Şerḥu Şemâʾili’n-nebî (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 600), İbn Hacer el-Heytemî’nin Eşrefü’l-vesâʾil ilâ fehmi’ş-şemâʾil (Şerḥu Şemâʾili’n-nebî) (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 314; Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 198), Ali el-Kārî’nin Cemʿu’l-vesâʾil fî şerḥi’ş-Şemâʾil (İstanbul 1290; I-II, Kahire 1317-1318, Münâvî’nin şerhiyle birlikte) ve Bâcûrî’nin el-Mevâhibü’l-ledünniyye (Kahire 1301, 1318) adlı kitapları sayılabilir. Eserin Arapça ve Türkçe şerhleriyle tercümelerini tesbit eden çalışmalar arasında Ali Yardım’ın kapsamlı bir araştırması ile (DÜİFD, I [1983], s. 349-409) İbrahim Bayraktar’ın bu eseri ve diğer şemâil kitaplarını ele aldığı Hz. Peygamber’in Şemâili adlı doktora tezi bulunmaktadır (İstanbul 1990) (ayrıca bk. Sezgin, GAS, I, 156-159). Bu arada genellikle Muḫtaṣarü’ş-Şemâʾili’l-Muḥammediyye adıyla eserin pek çok muhtasarı yapılmış olup Abdülmecîd eş-Şernûbî (Bulak 1318) ve Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî’nin (Amman 1985) muhtasarları örnek olarak zikredilebilir. Şemâil konusunda yazılan diğer eserler içinde, Ferrâ el-Begavî’nin 1257 rivayeti ihtiva eden el-Envâr fî şemâʾili’n-nebiyyi’l-muḫtâr’ı da önemlidir (nşr. İbrâhim el-Ya‘kūbî, Beyrut 1409/1989). Kādî İyâz’ın İslâm âleminde büyük kabul gören eş-Şifâʾ bi-taʿrîfi ḥuḳūḳi şerefi’l-Muṣṭafâ adlı eseri (Kahire 1276; İstanbul 1290; Fas 1305; nşr. Muhammed Emîn Karaalî v.dğr., I-II, Dımaşk 1392; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, I-II, Kahire 1977), Hz. Peygamber’in şemâili yanında insanların ona karşı vazifeleri ve bu vazifeleri yapmayanlara verilecek ceza gibi hususları da ihtiva etmektedir. Eser üzerinde şerh, ihtisar, hâşiye, ta‘lik ve hadislerinin tahrîci gibi çalışmalar yapılmıştır. En tanınmış şerhleri arasında Şehâbeddin el-Hafâcî’nin Nesîmü’r-riyâż’ı (I-IV, İstanbul 1267; Kahire 1312-1317, 1325, 1327), Ali el-Kārî’nin Şerḥu’ş-Şifâʾ adlı eseri (İstanbul 1264, 1285, 1290, 1299, 1307, 1308, 1309, 1312, 1316, 1319; Bulak 1275; Kahire 1327) ve Türkçe tercümeleri arasında Hanîf İbrâhim Efendi’nin Hulâsatü’l-vefâ’sı (Bulak 1257; I-II, İstanbul 1314-1317) anılabilir. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in Şemâʾilü’r-resûl ve delâʾilü nübüvvetihî ve feżâʾilühû ve ḫaṣâʾiṣuhû adlı eseriyle (nşr. Mustafa Abdülvâhid, Kahire, ts., Matbaatü Mustafa el-Bâbî el-Halebî; Beyrut, ts., Dârü’l-ma‘rife) Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî’nin, Hz. Peygamber’in siyeri ve mûcizeleri yanında şemâiline de yer veren el-Mevâhibü’l-ledünniyye bi’l-minaḥi’l-Muḥammediyye’si (Kahire 1281; nşr. Sâlih Ahmed eş-Şâmî, I-IV, Beyrut 1412/1991) ve bu eserin Zürkānî’ye ait şerhi (I-VIII, Bulak 1271/1854), ayrıca divan şairi Bâkî tarafından Meâlimü’l-yakīn fî sîreti seyyidi’l-mürselîn adıyla yapılan tercümesi de (İstanbul 1261, 1313-1316, 1322-1326) burada zikredilmelidir.
Resûl-i Ekrem’in nübüvvetini ispatlayan mûcizelere ve diğer özelliklerine dair rivayetler “delâilü’n-nübüvve” ve “el-hasâisü’n-nebeviyye” adlı telif türlerinde bir araya getirilmiştir.
B) Dirâyetü’l-hadîs Kitapları. Hadislerin sadece nakledilmesini konu alan rivâyetü’l-hadîs ilmine nisbetle daha kapsamlı olan dirâyetü’l-hadîs ilminde hadislerin isnadıyla birlikte çok defa metinleri de ele alındığı için bu tür eserler daha zengin bir çeşitlilik gösterir. Hz. Peygamber’in hadisleri yanında ashap ve tâbiînin söz ve fetvalarının sahih, hasen ve zayıf ölçülerinden hangisine girdiğini belirlemek, bu sözlerin nasıl alınıp rivayet edildiğini tesbit etmek kadar râvilerinin ne ölçüde güvenilir ve rivayet ehliyetine sahip olduğunu bilmeye de bağlıdır. Bu sebeple râvilerin güvenilirliğini tesbite yarayan “ricâlü’l-hadîs”in en önemli dalı olan cerh ve ta‘dîl ilmi yanında hadislerin metinlerini değişik yönlerden inceleyen nâsih-mensuh, muhtelifü’l-hadîs, garîbü’l-hadîs, ilelü’l-hadîs gibi disiplinleri tanımak, hepsinden önce de usûl-i hadîsin terimlerini ve kurallarını öğrenmek gerekir.
1. Usûl-i Hadîs. Dirâyetü’l-hadîsin esasını teşkil eden ve “mustalahu’l-hadîs, ulûmü’l-hadîs” gibi adlarla da anılan usûl-i hadîse ait ilk bilgiler, birer kaide olarak müstakil kitaplarda ele alınmadan önce İmam Şâfiî’nin er-Risâle’sinde, Ṣaḥîḥ-i Müslim’in mukaddimesinde, Ebû Dâvûd’un Mekkeliler’e yazdığı mektupta, özellikle Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin sonuna ilâve ettiği el-ʿİlel’de ve Buhârî’nin tarih kitapları ile cerh ve ta‘dîle ait eserlerde bulunmaktaydı. IV. (X.) yüzyılın ortalarına kadar tesbit edilen bu bilgilerin, bilhassa isnad sistemine ve hadis öğrenim metotlarına dair birikimin rivayet kitaplarında olduğu gibi senedleriyle toplandığı ilk usûl-i hadis kitaplarından biri, Râmhürmüzî’nin (ö. 360/971) el-Muḥaddis̱ü’l-fâṣıl beyne’r-râvî ve’l-vâʿî adlı eseridir (nşr. Muhammed Acâc el-Hatîb, Beyrut 1391/1971). Aynı yüzyılın sonlarına doğru Hâkim en-Nîsâbûrî, elli iki hadis usulü meselesini senedleriyle birlikte ve daha sistemli bir şekilde ele alarak Maʿrifetü ʿulûmi’l-ḥadîs̱’ini meydana getirmiştir (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin, Kahire 1937; bu neşirden ofset: Medine 1397/1977). Hatîb el-Bağdâdî hadis ilimlerini, terimlerini ve usul meselelerini bilmedikleri halde hadis rivayetine kalkışanları eleştirmek üzere aynı teknikle kaleme aldığı el-Kifâye fî ʿilmi’r-rivâye adlı eserinde (Haydarâbâd 1357; nşr. Muhammed Hâfız et-Ticânî, Kahire 1972) daha önceki usul kitaplarında temas edilmeyen pek çok konuyu işlemiştir. Kādî İyâz, Mağrib’de ilk yazılan usûl-i hadîs kitabı olan el-İlmâʿ ilâ maʿrifeti uṣûli’r-rivâye’sinde (nşr. Seyyid Ahmed Sakr, Kahire 1389/1970) rivayet usulüyle ilgili on dokuz önemli meseleye dair bilgileri genellikle senedleriyle birlikte nakletmiştir. Daha sonra metot ve sistem bilgilerinin senedsiz olarak aktarıldığı usul kitapları devri başlamış, bunlardan İbnü’s-Salâh’ın, usul konularını yeni bir tertiple altmış beş nevi altında ele aldığı ʿUlûmü’l-ḥadîs̱ olarak da anılan Muḳaddimetü İbni’ṣ-Ṣalâḥ’ı (Leknev 1304; Kahire 1326; Halep 1350) sonraki çalışmaların mihveri olmuştur. Şerhleri arasından Zeynüddin el-Irâkī’nin et-Taḳyîd ve’l-îżâḥ’ı önemlidir (nşr. Muhammed Râgıb et-Tabbâh, baskı yeri yok, 1350). Üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmış olan muhtasarlarından Nevevî’nin et-Taḳrîb ve’t-teysîr li-maʿrifeti süneni’l-beşîri’n-neẕîr’i (nşr. Abdullah Ömer el-Bârûdî, Beyrut 1406/1986), Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in İḫtiṣâru ʿUlûmi’l-ḥadîs̱’i (nşr. Salâh Muhammed Muhammed Uveyza, Beyrut 1409/1989) zikredilebilir. Irâkī’nin Muḳaddime’yi 1002 beyitte manzum hale getirdiği eseri Elfiyye fî ʿÛlûmi’l-ḥadîs̱ de büyük ilgi görmüş (Delhi, ts., el-Matbau’l-Fârûkī), kitap önce müellifi (et-Tebṣıra ve’t-teẕkire, Fas 1354), ardından da talebesi Sehâvî ve başkaları tarafından birçok defa şerhedilmiştir (DİA, XI, 29). Nevevî’nin et-Taḳrîb’ini şerhetmek amacıyla Süyûtî’nin kaleme aldığı Tedrîbü’r-râvî de büyük itibar görmüştür (Kahire 1307; nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf, I-II, Kahire 1385/1966). İbnü’s-Salâh’ın Muḳaddime’sinin ünlü muhtasarlarından biri olan İbn Hacer’in Nuḫbetü’l-fiker’i (Delhi 1328; İstanbul 1329; Kahire 1357/1938), değişik tertibi ve ilâve edilen yeni bilgilerle farklı bir mahiyet kazanmış, üzerine çeşitli şerh, hâşiye ve manzumeler yazılmış, aynı zamanda bir ders kitabı olarak kullanılmıştır. Bu eserin en meşhur şerhinin yine İbn Hacer tarafından yazılan Nüzhetü’n-naẓar olduğu söylenebilir (Kalküta 1279/1862; Kahire 1308; İstanbul 1327; nşr. Nûreddin Itr, Dımaşk 1413/1992). Daha sonraki dönemlerde kaleme alınan usûl-i hadîs kitaplarından Ömer (Tâhâ) b. Muhammed b. Fettûh el-Beykūnî ed-Dımaşkī’nin, konuyla ilgili bilgileri otuz dört beyitte özetlediği el-Beyḳūniyye (el-Manẓûmetü’l-Beyḳūniyye) adlı risâlesi (Mısır 1273, 1276, 1297, 1302, 1306, 1322; Bombay 1274) çok ilgi görmüştür (DİA, VI, 68). Yakın zamanlarda yapılan çalışmalar arasında, Cemâleddin el-Kāsımî’nin usûl-i hadîs meselelerini yeni bir tertiple ele aldığı Ḳavâʿidü’t-taḥdîs̱’i (nşr. Muhammed Behcet el-Baytâr, Dımaşk 1353/1935; Kahire 1380/1961; Beyrut 1408/1987) ve Tâhir el-Cezâirî’nin bu meseleleri tenkit ve tercihler yaparak incelediği Tevcîhü’n-naẓar’ı (Kahire 1328; I-II, nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Beyrut 1416/1995) özellikle anılabilir. Türkçe usûl-i hadîs kitapları arasında, Babanzâde Ahmed Naim’in Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi’ne pek çok kaynak eserden faydalanarak yazdığı geniş kapsamlı mukaddime ile (İstanbul 1346) Muhammed Tayyib Okiç’in Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler (İstanbul 1959) adlı eseri zikredilebilir.
2. Ricâlü’l-hadîs. Hadis tenkidinin başladığı ilk devirlerden itibaren râvileri hadis rivayetindeki ehliyetleri açısından inceleyen ricâlü’l-hadîs ilmine “esmâü’r-ricâl” de denmektedir. Senedde yer alan râvilerin kimliğini tanıyabilmek için onların bütün yönleriyle hayatları ve rivayet açısından ne derece güvenilir oldukları (cerh ve ta‘dîl durumları) araştırılırken öncelikle bu kişileri yakından tanıyan muhaddislerin kendileri hakkındaki görüş ve kanaatleri dikkate alınmış, ilk zamanlarda bu bilgiler hocadan talebeye şifahî olarak aktarılırken III. (IX.) yüzyıldan itibaren cerh ve ta‘dîl kitapları telif edilmiş, ashap neslinden başlayıp IX. (XV.) yüzyıla kadar devam eden tenkit geleneği içinde önemli tenkitçiler yetişmiştir. Ayrıca râviler hakkında cerh ve ta‘dîl yapan münekkitler de araştırmalara konu olmuştur. Zehebî, tebeu’t-tâbiîn neslinden başlayarak yirmi iki tabaka halinde sıraladığı 715 âlimi Ẕikru men yuʿtemedü ḳavlühû fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl adlı kitabında kaydetmiştir (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Beyrut 1388/1968, Erbaʿu resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde, s. 151-227). Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ li-men ẕemme’t-târîḫ’inin sonunda ashaptan kendi devrine kadar yirmi dokuz tabaka halindeki 209 hadis münekkidini tanıtmış, eserin bu bölümü el-Mütekellimûne fi’r-ricâl (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, a.g.e. içinde, s. 81-149) başlığıyla müstakil olarak yayımlanmıştır (ayrıca bk. Kandemir, s. 96-115).
Sahâbe. Hadislerin daha sonraki nesillere aktarılmasında birinci derecede etkili olan ve hadis ricâlinin ilk tabakasını meydana getiren sahâbe neslinin hayatı ve faziletleri hadis, siyer, megāzî, tabakat, ensâb, vefeyât çalışmaları ile şehir tarihleri ve genel İslâm tarihi gibi eserlerde yer aldığı gibi bu nesli kabilelerine, faziletlerine veya alfabetik olarak isimlerine göre sıralayan müstakil çalışmalar da yapılmıştır. Bunlardan Tirmizî’nin Tesmiyetü aṣḥâbi Resûlillâh’ı (nşr. Âmir Ahmed Haydar, Beyrut 1410/1990; nşr. Ali Yardım, “Ashâb Bilgisinin Kaynakları ve Tirmizî’nin ‘Tesmiyetü ashâb’in-nebî’si”, DÜİFD, II [1985], s. 247-346) 730 sahâbînin adını vermekte ve bazıları hakkında kısa bilgiler ihtiva etmektedir. Ashabın hayatıyla ilgili en eski ve en muteber kaynaklardan biri İbn Ebû Âsım’ın el-Âḥâd ve’l-mes̱ânî’sidir (nşr. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, I-VI, Riyad 1411/1991). Ebü’l-Kāsım el-Begavî’nin Muʿcemü’ṣ-ṣaḥâbe’si de (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 94/11) kendi türünde ilk çalışmalardandır. İbn Kāni‘in müsned türü bir hadis kitabı olan Muʿcemü’ṣ-ṣaḥâbe’si ashaba dair önemli kaynaklardandır (yegâne nüshası Köprülü Ktp., nr. 452, 195 varak; Halil İbrahim Kutlay üzerinde doktora çalışması yaptığı eseri neşre hazırlamıştır). İbn Hibbân’ın Esmâʾü’ṣ-ṣaḥâbe adıyla da anılan muhtasar eseri Maʿrifetü’ṣ-ṣaḥâbe (İÜ Ktp., nr. 1101, 55 varak; Medine Ârif Hikmet Ktp., Mecmua, nr. 239, 72 varak), Ebû Abdullah İbn Mende’nin oldukça hacimli Maʿrifetü’ṣ-ṣaḥâbe’si (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 344, 37 ve 42. cüzler), Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Maʿrifetü’ṣ-ṣaḥâbe’si (nşr. Muhammed Radî b. Hâc Osman, I-III, Medine-Riyad 1408/1988) gibi çalışmalar yanında özellikle İbn Abdülber en-Nemerî’nin, bütün sahâbîleri ihtiva etmesi düşüncesiyle kaleme almakla beraber mükerrerleriyle birlikte 4225 sahâbî hakkında bilgi verebildiği el-İstîʿâb fî maʿrifeti’l-aṣḥâb’ı (I-II, Haydarâbâd 1318-1319/1900-1901; Beyrut 1327/1909; el-İṣâbe’nin kenarında: I-II, 1323-1324/1905-1906; I-IV, Kahire 1328; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, I-IV, Kahire 1957-1960) büyük ilgi görmüştür. Bu eseri tamamlamak amacıyla Ebû Ali el-Gassânî, İbn Fethûn diye bilinen Muhammed b. Halef el-Endelüsî, İbnü’d-Devânîkī diye anılan Yûsuf b. Muhammed et-Tenûhî gibi âlimler tarafından zeyilleri, başkaları tarafından da muhtasarları yapılmıştır. Zehebî, kitabın zeyilleriyle birlikte 8000 kadar sahâbînin hayatını ihtiva ettiğini söylemektedir. Eser Sultan I. Ahmed’in emriyle Türkçe’ye tercüme edilmeye başlanmış, fakat onun ölümü üzerine yarım kalmıştır (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 81). İzzeddin İbnü’l-Esîr’in, Ebû Abdullah İbn Mende, Ebû Nuaym el-İsfahânî ve İbn Abdülberr’in yukarıda zikredilen eserleriyle Ebû Mûsâ el-Medînî tarafından İbn Mende’nin Maʿrifetü’ṣ-ṣaḥâbe’sine yazılan zeyli esas alarak yazdığı Üsdü’l-ġābe (I-V, Kahire 1285-1287; I-V, Tahran 1377/1958; nşr. Muhammed İbrâhim el-Bennâ v.dğr., I-VII, Kahire 1390-1393/1970-1973) mükerrerleriyle birlikte 7703 sahâbeyi ihtiva etmektedir. Eser üzerinde çeşitli ihtisar çalışmaları yapılmış olup bunların en tanınmışı, Zehebî’nin 8000 kadar sahâbîyi ihtiva eden zeyil mahiyetindeki Tecrîdü esmâʾi’ṣ-ṣaḥâbe’sidir (I-II, Beyrut, ts.). Ashaba dair çalışmaların en meşhuru, en kapsamlısı ve en güveniliri İbn Hacer el-Askalânî’nin mükerrerleriyle birlikte 12.304 biyografiyi içine alan el-İṣâbe fî temyîzi’ṣ-ṣaḥâbe’sidir (nşr. Muhammed Vecîh v.dğr., I-IV, Kalküta 1272-1290/1856-1873; I-VIII, Kahire 1323, 1325; kenarında el-İstîʿâb olduğu halde: I-IV, Bağdat 1327/1909; I-IV, Kahire 1328/1910; I-IV, Kahire 1359/1940; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, I-VIII, Kahire 1390-1392/1970-1972). Eser üzerinde bazı ihtisar çalışmaları da yapılmıştır. Ashap neslinden hemen sonra gelen tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîne dair müstakil çalışmalar olmakla beraber onlardan hadis rivayetiyle tanınanlar aşağıda zikredilecek ricâl kitaplarında yer almıştır.
Sika Râviler. Sadece güvenilir (sika) râvileri bir araya getiren çalışmaların en önemlileri arasında, Ebü’l-Hasan el-İclî’nin (ö. 261/875) tâbiîn, tebeu’t-tâbiînden ve onları takip eden nesilden sika kabul ettiği râvileri tabakalar halinde sıraladığı, Nûreddin el-Heysemî’nin alfabetik hale getirdiği, İbn Hacer el-Askalânî’nin bazı ilâveler yaptığı Târîḫu’s̱-s̱iḳāt’ı (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1405/1984, bu baskı 2116 râviyi ihtiva etmektedir; nşr. Abdülalîm Abdülazîm el-Bestevî, I-II, Medine 1405/1985, bu baskının dayandığı nüsha Takıyyüddin es-Sübkî tarafından da tertip edilmiş olup 2366 râviyi içine almaktadır), İbn Hibbân’ın tanınmayan bazı râvileri güvenilir kabul ederek tabakalar halinde bir araya getirdiği, Nûreddin el-Heysemî’nin alfabetik sıraya göre düzenlediği es̱-S̱iḳāt’ı (nşr. Muhammed Abdürreşîd, I-IX, Haydarâbâd 1393-1403/1973-1983) zikredilebilir. İbn Hibbân’ın yalnız meşhur sika râvileri ihtiva eden Meşâhîru ʿulemâʾi’l-emṣâr’ı ise (nşr. Manfred Fleischhammer, Wiesbaden 1959) önce tabaka, sonra da bölge esasına göre tertip edilmiştir. İbn Şâhîn’in 1569 râviyi kısa ifadelerle değerlendirdiği Târîḫu esmâʾi’s̱-s̱iḳāt’ı da bu türün önemli kitaplarındandır (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1406/1986).
Zehebî’nin muhaddisler arasında büyük kabul gören Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ’ı (I-IV, Haydarâbâd 1315-1334, 1376-1378/1956-1958), hadis rivayetiyle tanınan yirmi üç sahâbî ile birlikte Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’ye (ö. 742/1341) kadar toplam 1176 tanınmış şahsiyeti yirmi bir tabaka halinde bir araya getirmiştir. Üç ayrı zeyli bulunan eser genel olarak sika râvileri ihtiva etmekle beraber içinde az da olsa bu özelliğe sahip olmayan râviler de bulunmaktadır. İbn Kudâme el-Makdisî’nin Ṭabaḳātü ʿulemâʾi’l-ḥadîs̱’i (nşr. Ekrem el-Bûşî, I-IV, Beyrut 1409/1989) tertip ve muhteva bakımından Zehebî’nin Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ’ına çok benzemekte ve aynı dönemde yaşayan bu iki âlimden hangisinin ötekinden faydalandığı tesbit edilememektedir. Kāsım b. Kutluboğa’nın Tertîbü’s̱-s̱iḳāt mine’r-ruvât (Köprülü Ktp., nr. 264, 1060, I ve II. cilt; Rabat, el-Hizânetü’l-âmme, nr. 361 K, bir bölümü; Weisweller, nr. 112) adlı eserinin tertibinde Mizzî’nin Tehẕîbü’l-Kemâl’i esas alınmış, ayrıca İbn Ebû Hâtim’in el-Cerḥ ve’t-taʿdîl’i ile İbn Hibbân’ın es̱-S̱iḳāt’ından da faydalanılmıştır (Weisweller, nr. 112).
Zayıf Râviler. Zayıflığı bir ölçüde giderilebilen râvilerle ileri derecede zayıf oldukları için rivayetleri delil olma niteliğini kaybeden kimseler hakkında yazılan kitaplar genellikle “ed-Duafâ’” veya “ed-Duafâ’ ve’l-metrûkûn” adıyla anılmaktadır. Bu tür eserler arasında, Buhârî’nin 418 râviyi ihtiva eden eḍ-Ḍuʿafâʾü’ṣ-ṣaġīr’i (Agra 1323), Nesâî’nin 706 râviyi birer kelimeyle değerlendirdiği eḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn’i (Agra 1323), Ukaylî’nin 2101 râvi hakkında tanınmış münekkitlerin görüşlerini senedleriyle birlikte naklettiği eḍ-Ḍuʿafâʾü’l-kebîr’i (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-IV, Beyrut 1404/1984), İbn Hibbân’ın Kitâbü’l-Mecrûḥîn’i (nşr. Mahmûd İbrâhim Zâyed, I-III, Halep 1396), İbn Adî’nin hadis râvileri hakkında münekkitlerin görüş ve tenkitleriyle birlikte rivayetlerinden örnekler de verdiği el-Kâmil fî ḍuʿafâʾi’r-ricâl’i (el-Kâmil fî ḍuʿafâʾi’l-muḥaddis̱în ve ʿileli’l-ḥadîs̱) (Beyrut 1405/1985), Dârekutnî’nin 632 râviyi kısa notlarla tanıttığı Kitâbü’ḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn’i (nşr. Muhammed b. Lutfî es-Sabbâğ, Beyrut 1401/1980; nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Beyrut 1406/1986), Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin 4018 râvi hakkında tanınmış münekkitlerin görüşlerini derlediği eḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn’i (nşr. Ebü’l-Fidâ Abdullah el-Kādî, I-III, Beyrut 1406/1986) ve Zehebî’nin bu konudaki üç eseri zikredilebilir. Zehebî, zayıf olmadıkları halde zayıf sayılan râvilerle hâfızaları yetersiz olduğu için rivayetlerinde çok yanlışlık yapanları ve mevzû hadis rivayet etmeleri sebebiyle terkedilenleri Dîvânü’ḍ-ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn adlı eserinde toplamış (nşr. Hammâd el-Ensârî, Mekke, ts.) daha sonra bu eseri Ẕeylü Dîvâni’ḍ-ḍuʿafâʾ adıyla genişletmiş (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 369, vr. 227-229; TSMK, III. Ahmed, nr. 3053/1), el-Muġnî fi’ḍ-ḍuʿafâʾ adlı eserinde de 7854 zayıf râviyi kısa ve özlü bilgilerle değerlendirmiştir (nşr. Nûreddin Itr, I-II, Halep 1971). Onun bu konudaki en önemli çalışması, güvenilir bile olsa tenkide uğrayanlarla birlikte 11.053 zayıf ve metrûk râviyi ihtiva eden Mîzânü’l-iʿtidâl fî naḳdi’r-ricâl’dir (Leknev 1301/1884; Kahire 1324-1327; I-III, Kahire 1355; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, I-IV, Kahire 1382/1963). Bu eserin çeşitli zeyilleri bulunmaktadır. Zeynüddin el-Irâkī, Ẕeylü Mîzâni’l-iʿtidâl’inde (nşr. Abdülkayyûm Abdürabbinnebî, Mekke 1406; nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Beyrut 1408/1987) esere 799 râvi ilâve etmiş, İbn Hacer el-Askalânî ise yine bir zeyil olan Lisânü’l-Mîzân’ında (I-VII, Haydarâbâd 1329-1331; Beyrut 1390/1971, ofset baskı) cerh ve ta‘dîli yapılan râvi sayısını 15.541’e çıkarmıştır.
Sika ve Zayıf Râviler. Ricâl kitaplarının bir kısmında sika ve zayıf râviler bir arada ele alınmıştır. İbn Sa‘d’ın, sahâbe ve tâbiîn nesillerinden 4300 kadar kişiyi, yaşadıkları zaman ve mekân unsurlarını ön planda tutarak tanıttığı eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sı bu konudaki eserlerin ilki ve en önemlilerinden biridir (eṭ-Ṭabaḳātü’l-kebîr, nşr. E. Sachau v.dğr., I-IX, Leiden 1904-1940; Avrupa baskısındaki nüsha farkları çıkarılarak: I-VIII, Beyrut 1957-1960). İlk devir muhaddislerinin önemli bir kısmı, hadis râvilerinin biyografilerine dair kitaplarına “tarih” adını vermişlerdir. Bunlardan Yahyâ b. Maîn’in alfabetik olarak sıraladığı 5414 râviyi güvenilirlik açısından tanıtan et-Târîḫ (ve’l-ʿilel)’i (nşr. Ahmed Muhammed Nurseyf, I-IV, Mekke 1399/1979), aynı müellifin, çoğu soru cevap şeklinde olup günümüze eksik olarak ulaşan Maʿrifetü’r-ricâl’i (I-II, Dımaşk 1985), Buhârî’nin ashaptan kendi şeyhlerine gelinceye kadar 13.000’e yakın râviyi alfabetik olarak sıralayıp güvenilirlik derecelerini tesbit ettiği et-Târîḫu’l-kebîr’i ile (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî v.dğr., I-IV [I-VIII cüz], Haydarâbâd 1361-1364) bunun bir özeti olup râvileri vefat tarihlerine göre sıralayan et-Târîḫu’ṣ-ṣaġīr’i (nşr. Muhammed el-Ca‘ferî, Allahâbâd 1324, taşbaskı; Ahmedâbâd 1325; nşr. Mahmûd İbrâhim Zâyed, I-II, Kahire 1396-1397/1976-1977), Fesevî’nin et-Târîḫu’l-kebîr diye de anılan, birinci bölümde tarihî bilgiler, şahıslara göre tertiplenmiş ikinci bölümde muhaddislere dair mâlûmat ihtiva eden ve kronolojik sıraya göre düzenlenen el-Maʿrife ve’t-târîḫ’i (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî, I-III, Bağdat 1394-1396/1974-1976; I-IV, Medine 1410/1990, bu baskıda indeks müstakil bir cilt haline getirilmiştir), Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī’nin Hz. Peygamber, ashap ve hadis ricâline dair 2330 rivayete senedleriyle birlikte yer verdiği et-Târîḫ’i (nşr. Şükrullah b. Ni‘metullah el-Kūcânî, I-II, Dımaşk 1980), Buhârî’nin et-Târîḫu’l-kebîr’i gibi bazı eserlerle Ebû İshak el-Cûzcânî’nin çoğu zayıf olan 388 râvi hakkında kısa değerlendirmeler yaptığı Aḥvâlü’r-ricâl’i (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Beyrut 1405/1985) bu gruba dahil edilebilir. İbn Ebû Hâtim’in, kendisinden önce yaşayan cerh ve ta‘dîl otoritelerinin hadis râvileri hakkındaki tenkitlerini ve toplam 16.040 biyografiyi ihtiva eden el-Cerḥ ve’t-taʿdîl’i (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî, I-IX, Haydarâbâd 1941-1953) bu konudaki en önemli eserdir (DİA, VII, 401-402). Müellif kitaptaki bilgilerin çoğunu, babası Ebû Hâtim er-Râzî ile hocası Ebû Zür‘a er-Râzî’ye sorarak elde etmiştir. Başka hadis talebeleri de cerh ve ta‘dîl ilminde otorite olan hocalarına hadis râvilerinin güvenilirlik derecesi hakkında sorular sorup aldıkları cevapları genellikle “suâlât” adı verilen kitaplarda bir araya getirmişlerdir. Bunlardan İbnü’l-Cüneyd’in Yahyâ b. Maîn’e sorduğu 890 veya 936 meseleyi, Ebû Ca‘fer İbn Ebû Şeybe’nin Ali b. Medînî’ye sorduğu 260 soruyu, Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin Ahmed b. Hanbel’e sorduğu 595 soruyu, Ebû Ubeyd el-Âcurrî’nin Ebû Dâvûd es-Sicistânî’ye sorduğu 607 soruyu, Dârekutnî’ye cerh ve ta‘dîle dair Hâkim en-Nîsâbûrî tarafından sorulan 531 meseleyi, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî tarafından sorulan 491 meseleyi, Berkānî tarafından sorulan 621 meseleyi, Hamza b. Yûsuf es-Sehmî tarafından sorulan 413 soruyu ihtiva eden eserler hem sika hem de zayıf râviler hakkında bilgi vermektedir. Günümüz araştırmacılarından Seyyid Ebü’l-Meâtî en-Nûrî ve üç arkadaşı Buhârî, Müslim, Ebü’l-Hasan el-İclî, Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebû Dâvûd, Fesevî, Ebû Hâtim er-Râzî, Tirmizî, Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī, Nesâî, Bezzâr ve Dârekutnî’nin eserlerini tarayarak 5496 râvi hakkında buldukları değerlendirmeleri el-Câmiʿ fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl adlı eserlerinde bir araya getirmişlerdir (I-III, Beyrut 1412/1992).
Belli Kitapların Ricâli. Tanınmış bir veya birkaç hadis kitabının, özellikle de Kütüb-i Sitte’nin râvilerini alfabetik olarak kısaca tanıtan ricâl kitapları da bulunmaktadır. Bu tür eserlerden Ahmed b. Muhammed el-Kelâbâzî’nin Ricâlü Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî’si (nşr. Abdullah el-Leysî, I-II, Beyrut 1407/1987), Ebü’l-Velîd el-Bâcî’nin et-Taʿdîl ve’t-tecrîḥ li-men ḫarrece lehü’l-Buḫârî fi’l-Câmiʿi’ṣ-ṣaḥîḥ’i (nşr. Ebû Lübâbe Hüseyin, I-III, Riyad 1406/1986), İbn Mencûye’nin Ricâlü Ṣaḥîḥi Müslim’i (nşr. Abdullah el-Leysî, I-II, Beyrut 1407/1987), Süyûtî’nin İsʿâfü’l-mübeṭṭaʾ bi-ricâli’l-Muvaṭṭaʾı (Dehli 1905, el-Muvaṭṭaʾ ile birlikte, s. 277-326; Beyrut, ts., Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, el-Muvaṭṭaʾ ile birlikte, s. 549-614) anılabilir. Ṣaḥîḥayn’ın ricâline dair değişik özelliklere sahip birçok eser telif edilmiştir. Bunlardan Dârekutnî’nin Ricâlü’l-Buḫârî ve Müslim’i ile (Âsafiye Ktp., Ricâl, nr. 172, 40 varak) Hâkim en-Nîsâbûrî’nin, râviler hakkında hiçbir değerlendirme yapmadan adlarını alfabetik olarak sıraladığı Tesmiyetü men aḫrecehümü’l-Buḫârî ve Müslim’i (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1407/1987) Kütüb-i Sitte’ye dahil dört sünenin ricâli hakkında müstakil eserler bulunmakla beraber bu sahadaki çalışmalar daha çok Kütüb-i Sitte’nin tamamının râvileri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu konuda ilk çalışmayı Cemmâîlî diye tanınan Abdülganî el-Makdisî yapmış, el-Kemâl fî esmâʾi (maʿrifeti)’r-ricâl adını verdiği eser (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1506-1508), daha sonraki âlimlerin zeyil ve ikmal mahiyetindeki bir dizi çalışmasının esasını oluşturmuştur. Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, İbn Ebû Hâtim’in el-Cerḥ ve’t-taʿdîl’inden aldığı bilgiler ışığında el-Kemâl’i bazı tashihlerle birlikte ikmal ve ihtisar etmiş, Kütüb-i Sitte müelliflerine ait diğer eserlerin bir kısmında geçen râvilerin biyografilerini de eklediği bu çalışmasına Tehẕîbü’l-Kemâl fî esmâʾi’r-ricâl adını vermiştir (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, I-XXXV, Beyrut 1403-1413/1983-1992). Zehebî, hocası Mizzî’nin bu hacimli eserini bazı isimleri ve ölüm tarihlerini düzeltip yeni biyografiler eklemek suretiyle ikmal ve ihtisar ederek Teẕhîbü Tehẕîbi’l-Kemâl’i meydana getirmiş (Brockelmann, GAL Suppl., I, 606), Safiyyüddin Ahmed b. Abdullah el-Hazrecî bu kitabı Ḫulâṣatü Teẕhîbi Tehẕîbi’l-Kemâl adıyla ihtisar etmiştir (Kahire 1301, 1323, 1979). Zehebî, Tehẕîbü’l-Kemâl’i el-Kâşif fî maʿrifeti men lehû rivâyetün fi’l-Kütübi’s-Sitte adıyla ikinci defa ihtisar etmiş (I-III, Beyrut 1983; I-II, Cidde 1992) ve bu eser âlimlerin büyük ilgisini kazanmıştır. Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî de hocası Mizzî’nin Tehẕîbü’l-Kemâl’indeki biyografilerden Kütüb-i Sitte râvisi olmayanları çıkararak eseri ihtisar etmiş, daha sonra buna dört mezhep imamının el-Muvaṭṭaʾ ve el-Müsned’lerindeki râvileri ilâve ederek et-Teẕkire fî ricâli’l-ʿaşere adlı eserini meydana getirmiştir (Köprülü Ktp., nr. 263, 290 varak). Mizzî’nin eseri Moğultay b. Kılıç, İbnü’l-Mülakkın, Sıbt İbnü’l-Acemî gibi âlimlerin ikmal ve ihtisar türü çalışmalarına konu olmakla beraber en büyük ilgiyi İbn Hacer el-Askalânî’nin çalışmaları görmüştür. İbn Hacer, râvilerin cerh ve ta‘dîline yarayacak bilgilere birinci derecede önem verdiğinden biyografilerde gereksiz gördüğü kısımları atarak eseri üçte bir hacminde ihtisar etmiş, bununla beraber el-Kemâl’de olup da Mizzî’nin çıkardığı biyografileri eserine almış, daha önce yazılan eserlerden, özellikle de Zehebî’nin Teẕhîbü’t-Tehẕîb’inden büyük ölçüde faydalanarak yeni bir tertiple meydana getirdiği 12.415 (12.191) biyografiyi ihtiva eden kitabına Tehẕîbü’t-Tehẕîb adını vermiştir (I-XII, Haydarâbâd 1325-1327; I-VI, Beyrut 1412/1991). Daha sonra tekrarsız olarak 8826, mükerrerleriyle birlikte 11.973 râviyi içine alan bu eserini rumuzlar kullanıp daha da ihtisar etmiş ve bu çalışmasına Taḳrîbü’t-Tehẕîb adını vermiştir (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf, I-II, Beyrut 1395/1975, 2. bs.; nşr. Muhammed Avvâme, Beyrut 1398/1978, 2. bs.). İbn Hacer’in, dört mezhep imamının kitaplarında adı geçip de Kütüb-i Sitte râvilerinden olmayan 1732 şahsa dair Taʿcîlü’l-menfeʿa bi-zevâʾidi ricâli’l-eʾimmeti’l-erbaʿa adlı bir eseri de vardır (Haydarâbâd 1324).
Belli Memleketlerin Ricâli. İlk yazılan ricâl kitaplarında râviler herhangi bir sınıflandırmaya tâbi tutulmadan genel özellikleriyle ele alındığı halde daha sonra yazılanlarda yaşadıkları bölgelere, güvenilir veya zayıf oluşlarına, lakap ve künyelerine ve daha başka özelliklerine göre incelenmiştir. Ebû Ya‘lâ el-Halîlî’nin (ö. 446/1055), tebeu’t-tâbiîn neslinden kendi zamanına kadar yaşayan ve çoğu muhaddis olan 914 âlimi memleketlerine göre sıraladığı el-İrşâd fî maʿrifeti ʿulemâʾi’l-ḥadîs̱’i (ʿulemâʾi’l-bilâd) bu konudaki ilk eserlerden biridir (nşr. Muhammed Saîd b. Ömer İdrîs, I-III, Riyad 1409/1989). Muhaddisleri yaşadıkları şehirlere göre gruplandıran el-İrşâd gibi eserlerden başka, ünlü râvi ve âlimlerin yaşadığı bazı şehirleri müstakil olarak ele alan eserler de kaleme alınmıştır. Bu eserlerde bir şehirde yaşayan muhaddisler ve diğer âlimler, o şehre kısa bir süre için gelip rivayette bulunanlar rivayetteki yerleri özellikle belirtilip alfabetik olarak incelenmiştir. Zayıf ve güvenilir râvilerin bir arada zikredildiği bu tür eserlerin belli başlıları arasında, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin üzerine çeşitli zeyiller, muhtasar ve müntehablar yazılmış olan ve altı cilt olduğu söylenen Târîḫu Nîsâbûr’u (Sezgin, GAS, I, 222), Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Târîḫu İṣbahân diye de tanınan Ẕikru aḫbâri İṣbahân’ı (nşr. Sven Dedering, I-II, Leiden 1931-1934; nşr. Seyyid Kesrevî Hasan, I-II, Beyrut 1990), Hatîb el-Bağdâdî’nin 450 (1058) yılına kadar yaşayan 7831 âlim hakkında bilgi verdiği, kendinden sonra da Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî, İbnü’d-Dübeysî ve İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî gibi âlimlerin üzerine önemli zeyiller yazdığı ünlü Târîḫu Baġdâd’ı (I-XIV, Kahire 1931), İbn Asâkir’in, tamamı en az seksen cilt olduğu belirtilen ve üzerine muhtelif zeyiller ve muhtasarlar yazılan kronolojik Târîḫu medîneti Dımaşḳ’ı anılabilir (eserin bazı ciltleri, bölümleri ve bazı biyografileri çeşitli araştırmacılar tarafından yayımlanmış, İbn Manzûr tarafından yapılan muhtasarı neşredilmiş [nşr. Rûhiye en-Nehhâs v.dğr., I-XXIX, Dımaşk 1404-1408/1984-1988], Zâhiriyye Kütüphanesi’ndeki on dokuz cildinin tıpkıbasımı yapılmış, Abdülkādir Bedrân tarafından da ihtisar edilmiştir [I-VII-, Beyrut 1399/1979]). Ayrıca Mekke, Medine, Kûfe, Basra, Mısır, San‘a ve Kazvin gibi önemli şehirlere ait tarih kitaplarında bu şehirlerde yetişen hadis âlimleriyle ilgili bilgilere de yer verilmiştir.
Esmâ ve Künâ. Genellikle ismiyle tanınan bir râvinin bazı senedlerde yahut kaynaklarda künyesiyle anılması veya künyesiyle bilinen kimsenin ismiyle zikredilmesi râvilerin tanınmasını güçleştirmiş, öte yandan bazı isim ve künyelerin birbirine benzemesi de karışıklığa yol açmış, bundan dolayı rivayet zincirinde yer alan şahısların isim ve künyelerini inceleyen eserlere ihtiyaç duyulmuştur. İbnü’s-Salâh’ın dokuz kısma ayırdığı (DİA, XI, 419) esmâ ve künâ konusunda III. (IX.) yüzyıldan itibaren tanınmış muhaddisler tarafından çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Buhârî’nin 1000 kadar râvi hakkında kısa bilgiler ihtiva eden Kitâbü’l-Künâ (Haydarâbâd 1360), Müslim’in Kitâbü’l-Künâ ve’l-esmâʾ (nşr. Abdürrahim Muhammed el-Kâşgarî, I-II, Medine 1404/1984), Ebû Bişr ed-Dûlâbî’nin Hz. Peygamber’in isim ve künyeleriyle ashap, tâbiîn ve diğer muhaddislerin künyelerini alfabetik olarak sıraladığı el-Künâ ve’l-esmâʾ (I-II, Haydarâbâd 1322) adlı eserleri, Hâkim el-Kebîr’in 2096 kişi hakkında önemli bilgiler ihtiva eden Kitâbü’l-Esmâʾ ve’l-künâ’sı (nşr. Yûsuf b. Muhammed ed-Duhayl, I-IV, Medine 1994; Zehebî eseri el-Muḳtenâ fî serdi’l-künâ adıyla alfabetik sıraya koymuştur [Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1531; Mektebetü’l-Ahmediyye, nr. 328]), Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin Keşfü’n-niḳāb ʿani’l-esmâʾ ve’l-elḳāb’ı (nşr. Barbier de Meynard, JA [1907], IX, 173-244, 365-428; X, 55-118, 193-273) bu türün belli başlı eserleridir. Esmâ ve künâ kitapları, genel karakterleri itibariyle Hz. Peygamber ve sahâbe dışında biyografisine yer verdikleri kişilerin rivayetle ilgili durumlarını da inceledikleri için cerh ve ta‘dîl türü eserlerin bir devamı sayılmalıdır.
Mü’telif ve Muhtelif. Adları, lakapları, künyeleri ve nisbeleri yazılış bakımından aynı veya birbirine yakın (mü’telif), okunuşları farklı olan (muhtelif) râvilerin kimliğinin tesbit edilmesi rivayetleri değerlendirebilmek için son derece önemli olup Sellâm-Selâm, Abbâd-Ubâd, Abbâs-Ayyâş gibi mü’telif ve muhtelif isimlerin birbirine karıştırılmasını önlemek maksadıyla çok sayıda eser yazılmıştır. Kabile adlarındaki benzerlikler hakkında Muhammed b. Habîb’in (ö. 245/860) telif ettiği Muḫtelifü’l-ḳabâʾil ve müʾtelifühâ (nşr. F. Wüstenfeld, Göttingen 1850; nşr. İbrâhim el-Ebyârî, Kahire-Beyrut 1400/1980) bu türün ilk örneklerindendir. Aynı telif türünün özellikle hadis râvilerine dair ilk çalışması ise bilindiği kadarıyla Dârekutnî’nin el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif adlı yarı alfabetik eseridir (nşr. Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkādir, I-V, Beyrut 1406/1986). Daha sonra Abdülganî el-Ezdî, hocasının bu eserini ikmal etmek amacıyla el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif fî esmâʾi’r-ricâl’ini (fî esmâʾi naḳaleti’l-ḥadîs̱) kaleme almış (nşr. Muhammed Ca‘fer ez-Zeynebî, Allahâbâd 1327), Ca‘fer b. Muhammed el-Müstağfirî de buna ez-Ziyâdât fî Kitâbi’l-Müʾtelif ve’l-muḫtelif adıyla bir zeyil yazmıştır (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 525, vr. 45-67). Dârekutnî’nin eserini ikmal mahiyetinde başka çalışmalar da yapılmış, Hatîb el-Bağdâdî el-Müʾtenif fî tekmileti’l-Muḫtelif ve’l-müʾtelif’inde (Brockelmann, GAL, I, 401) Abdülgānî el-Ezdî’nin eserini de dikkate alarak buna ilâvelerde bulunmuş, Ruşâtî de bazı bölümleri günümüze gelen el-İʿlâm bimâ fi’l-Muḫtelif ve’l-müʾtelif li’d-Dâreḳuṭnî mine’l-evhâm’ında çeşitli tashihler yapmıştır. Daha sonra İbn Mâkûlâ, Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Müʾtenif’ini esas alarak bu türün en geniş çalışması olan ve öncekilere nisbetle alfabetik sistemi daha düzenli bulunan el-İkmâl fî refʿi’l-irtiyâb ʿani’l-müʾtelif ve’l-muḫtelif fi’l-esmâʾ ve’l-künâ ve’l-ensâb adlı eserini meydana getirmiştir (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî, I-VI, Haydarâbâd 1962-1967; nşr. Nâyif Abbas, VII, Beyrut 1976). Bu eseri tamamlamak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlileri İbn Nukta’nın İkmâlü (Tekmiletü)’l-İkmâl’i ile (nşr. Abdülkayyûm Abdürabbinnebî, Mekke 1408/1987) İbnü’s-Sâbûnî’nin kaleme aldığı Tekmiletü İkmâli’l-İkmâl fi’l-ensâb ve’l-esmâʾ ve’l-elḳāb’dır (nşr. Mustafa Cevâd, Bağdat 1377/1958; Beyrut 1406/1986). Sadece Ṣaḥîḥayn’daki mü’telif ve muhtelifler üzerine Ebû Ali el-Gassânî tarafından kaleme alınan Taḳyîdü’l-mühmel adlı eser, tasnif tarzı ve muhtevası itibariyle daha önce yazılanlardan farklı ve önemli bir çalışmadır (DİA, XIII, 396). Ensâba dair eserlerin muhtevası da büyük ölçüde mü’telif ve muhtelifle ilgilidir (bk. NİSBE).
Müttefik ve Müfterik. Adları, lakapları, künyeleri ve nisbeleri hem yazılış hem de okunuş bakımından aynı olan kimselerden özellikle aynı yüzyılda yaşayanların birbirine karıştırılmasının büyük hatalara yol açacağı muhakkaktır. Râviler arasında adları ve baba adlarıyla birlikte bazan dede adları yahut künyeleri ve nisbeleri aynı olan kimseler de bulunmaktadır. Meselâ Halîl b. Ahmed adını taşıyan altı, Ahmed b. Ca‘fer b. Hamdân adında dört kişiye rastlanmaktadır. Müttefik ve müfterik türüne giren eserlerden Ebü’l-Feth el-Ezdî’nin Tesmiyetü men vâfeḳa ismühû isme ebîhi mine’ṣ-ṣaḥâbe ve’t-tâbiʿîn ve men baʿdehüm mine’l-muḥaddis̱în’i (nşr. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, Küveyt 1408/1988), Hatîb el-Bağdâdî’nin oldukça geniş bir muhtevaya sahip el-Müttefiḳ ve’l-müfteriḳ’i (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2097, II. cilt; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1515, 10-19. cüzler) bu türün en tanınmış örnekleridir. Yine bu türün ensâbla ilgili orijinal bir eseri olan İbnü’l-Kayserânî’nin el-Ensâbü’l-müttefiḳa’sı, Ebû Mûsâ el-Medînî’nin ona zeyil olarak yazdığı ez-Ziyâdât ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. P. de Jong, Leiden 1865). Yer ve şehir adlarındaki müttefik ve müfteriki tesbit etmek amacıyla yazılan kitaplar arasında, muhaddis Hâzimî’nin Me’ttefeḳa lafẓuhû ve’ftereḳa müsemmâhu fi’l-emâkin ve’l-büldân ile (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2140, 197 varak) Yâkūt el-Hamevî’nin Muʿcemü’l-büldân’ından faydalanmak suretiyle telif ettiği el-Müşterik vażʿan ve’l-müfteriḳ ṣuḳʿan (nşr. Ferdinand Wüstenfeld, Göttingen 1846) adlı eserleri zikredilebilir.
Müştebih. Adları aynı, fakat babalarının isimleri veya nisbeleri yazılış bakımından farklı veya birbirine yakın olmakla beraber okunuş bakımından ayrı (Muhammed b. Akīl ile Muhammed b. Ukayl gibi) kimselere dair kaleme alınan eserler müştebih (müteşâbih) türünü meydana getirir. Müştebihin mü’telif ve muhtelif anlamında kullanıldığı da görülmektedir. Abdülganî el-Ezdî’nin nisbelerdeki benzerliklere dair Müştebihü’n-nisbe (nşr. Muhammed Ca‘fer ez-Zeynebî, Allahâbâd 1327, aynı müellifin el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif’i ile beraber), Hatîb el-Bağdâdî’nin Telḫîṣü’l-müteşâbih fi’r-resm ve ḥimâyetü mâ eşkele minhü ʿan bevâdiri’t-taṣḥîf ve’l-vehm (nşr. Sükeyne eş-Şihâbî, I-II, Dımaşk 1985) adlı eserleri bu mahiyetteki ilk teliflerdendir. Zehebî’nin daha önceki zengin literatürden faydalanarak meydana getirdiği isim, nisbe, künye ve lakaplardaki benzerliklere dair el-Müştebih fi’r-ricâl adlı eseri büyük ilgi görmüş (nşr. P. de Jong, Leiden 1881; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, Kahire 1962), üzerinde zeyil ve tashih mahiyetinde çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan İbn Râfi‘in Ẕeylü Müştebihi’n-nisbe’si (nşr. Selâhaddin el-Müneccid, Beyrut 1394/1974, 1396/1976) küçük bir risâleden ibarettir. İbn Nâsırüddin, Zehebî’nin bu kitabı üzerinde iki önemli çalışma yapmıştır. Bunlardan biri, sahasında oldukça hacimli bir eser olan Tavżîḥu’l-Müştebih fî żabṭı esmâʾi’r-ruvât ve ensâbihim ve elḳābihim ve künâhüm (nşr. Şuayb el-Arnaût, I-VI, Beyrut 1403/1982; nşr. Muhammed Naîm el-Araksûsî, I-X, Beyrut 1414/1993), diğeri de bu eserin muhtasarı olan el-İʿlâm bimâ vaḳaʿa fî Müştebihi’ẕ-Ẕehebî mine’l-evhâm’dır (nşr. Abdürabbinnebî Muhammed, Mekke 1405/1984; Medine 1407/1987). Zehebî’nin eseri üzerindeki ikinci önemli çalışma, İbn Hacer el-Askalânî’nin tashih, ikmal ve ilâve mahiyetindeki Tebṣîrü’l-müntebih bi-taḥrîri’l-Müştebih adlı eseridir (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, I-IV, Beyrut, ts., el-Mektebetü’l-ilmiyye). Belli kitaplardaki müştebih isim ve nesepler konusunda telif edilen eserlerden, İbn Hatîbüddehşe’nin el-Muvaṭṭaʾ ile Ṣaḥîḥayn’a dair Tuḥfetü ẕevi’l-ereb fî müşkili’l-esmâʾ ve’n-neseb’i burada zikredilmelidir (nşr. Traugott Mann, Leiden 1905).
Mübhemât. Hadisin senedinde ismi söylenmeden “recül, sika” gibi müphem ifadelerle anılan râviler bulunduğu gibi metninde de aynı şekilde “recül, ibnü fülân, bintü fülân” gibi kimlikleri belirtilmeden zikredilen kimseler olabilmektedir. Seneddeki bazı isimlerin bilinmemesi o rivayete güveni zedeleyeceği için bunların tanıtılması yönünde eserler telif edilmiştir. Abdülganî el-Ezdî Kitâbü’l-Ġavâmiż ve’l-mübhemât (mühmelât) adlı çalışmasıyla bu türde ilk eser verenlerden olmuştur (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 261/2; Bağdat Evkaf Ktp., nr. 2886/1; Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Umumi, nr. 1447, Tasavvuf, nr. 129; Feyzullah Efendi nüshası için bk. Weisweiler, s. 94, nr. 62). Hatîb el-Bağdâdî’nin, müphem şahısların kitaplarda geçtiği şekilde değil isimlerini alfabetik sıraya koyarak tertip ettiği için fazla kullanışlı olmayan Kitâbü’l-Esmâʾi’l-mübheme fi’l-enbâʾi’l-muḥkeme adlı eserini (nşr. İzzeddin Ali es-Seyyid, Kahire 1405/1984) Nevevî daha kullanışlı hale getirmek üzere Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâʾi’l-mübhemât adıyla yeniden tertip ederek birçok ismin okunuşunda farklı kanaat belirtmiştir (Lahor 1341; Hatîb el-Bağdâdî’nin mezkûr eserinin son kısmında, s. 531-622). İbn Beşküvâl’in tertip tarzı ise Kitâbü’l-Esmâʾi’l-mübheme’de olduğu gibidir. Aynı müellifin geniş muhtevalı Kitâbü Ġavâmiżi’l-esmâʾi’l-mübheme el-vâḳıʿa fî mütûni’l-eḥâdîs̱i’l-müsnede adlı eseri (nşr. İzzeddin Ali es-Seyyid, I-II, Beyrut 1407/1987) tanınmış hadis âlimleri tarafından ihtisar edilmiştir. İbnü’l-Irâkī’nin, aranan kişinin kolayca bulunmasını sağlamak amacıyla müphem isimlerin yer aldığı hadisleri fıkıh bablarına göre tertip ederek kaleme aldığı Kitâbü’l-Müstefâd min mübhemâti’l-metn ve’l-isnâd bu türdeki eserlerin en kullanışlı olanıdır (nşr. Abdurrahman Abdülhamîd el-Ber, I-III, Cidde 1414/1994).
Vefeyât. Hadislerin senedini incelerken râvilerin birbirleriyle görüşüp görüşmediğinin tesbit edilebilmesi onların doğum ve ölüm tarihlerini bilmeye bağlı olduğundan hadis usulünde “tevârîhu’r-ruvât ve’l-vefeyât” adıyla anılan çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Hadis râvileri yanında hadise hizmeti olanları da ihtiva eden vefeyât kitaplarının ilk örneklerinden biri Ebü’l-Kāsım el-Begavî’nin (ö. 317/929) Târîḫu vefâti’ş-şüyûḫ’udur (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 106). Aynı yüzyılda İbn Zebr er-Rebaî’nin yazdığı Târîḫu mevlidi’l-ʿulemâʾ ve vefeyâtihim adlı eser (nşr. Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed, I-II, Riyad 1410), sahâbe ve tâbiîn nesli başta olmak üzere hicretten 338 (949) yılına kadar yaşayan âlimlerin doğum ve ölüm tarihleriyle bazı önemli olayların vuku bulduğu tarihleri sıralamaktadır. Esere muhtelif zeyiller yazılmış olup bunlardan müellifin talebesi Ebû Muhammed Abdülazîz b. Ahmed el-Kettânî’nin Ẕeylü Târîḫi mevlidi’l-ʿulemâʾ ve vefeyâtihim adlı eseri (nşr. Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed, Riyad 1409) 338-462 (949-1070) yılları arasında vefat eden âlimleri içine almaktadır. Bu eser üzerine Ebû Muhammed İbnü’l-Ekfânî Hibetullah b. Ahmed’in 463-483 (1071-1090) yıllarını kapsayan zeyli küçük hacimli bir kitaptır (nşr. Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed, Riyad 1409/1989). Buna zeyil olarak İbnü’l-Mufaddal tarafından kaleme alınan Vefeyâtü’n-naḳale’ye Münzirî’nin yazdığı ve 581-642 (1185-1244) yıllarını kapsayan et-Tekmile li-Vefeyâti’n-naḳale hepsinden daha hacimlidir (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, I-IV, Beyrut 1401/1981). Zira bu eser, öncekiler gibi sadece hadis âlimlerini değil edip, şair, vezir ve hükümdar gibi çeşitli şahsiyetleri de ihtiva etmektedir. İbn Hallikân’ın kaleme aldığı ünlü Vefeyâtü’l-aʿyân ve enbâʾü ebnâʾi’z-zamân meşhur kişiler biyografisi ve edebiyat tarihi mahiyetinde olup hadis usulünde hedefleri belirlenen ricâl çalışmasıyla ilgisi yoktur. Daha sonra telif edilen vefeyât kitapları arasında, Muhammed b. İbrâhim el-Cezerî’nin Ḥavâdis̱ü’z-zamân adlı eserini (DİA, VII, 506-507), Zehebî’nin el-İşâre ilâ vefeyâti’l-aʿyân el-münteḳā min Târîḫi’l-İslâm’ını (nşr. İbrâhim Sâlih, Beyrut 1411/1991), Ebû Şâme’nin eẕ-Ẕeyl ʿale’r-Ravżateyn’ine Birzâlî tarafından yazılan el-Muḳtefâ adlı zeyle (DİA, VI, 216) talebesi İbn Râfi‘in 737’den (1336) vefat tarihi olan 774’e (1372-73) kadar yaşayan muhaddisleri ay sırasıyla yazdığı el-Vefeyât adlı zeyli (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf – Sâlih Mehdî Abbas, I-II, Beyrut 1402/1982) ve muhaddis İbn Kunfüz’ün 11-807 (632-1404) yıllarını kapsayan el-Vefeyât’ı anılabilir (nşr. Âdil Nüveyhiz, Beyrut 1971). İbn Kunfüz’ün Şerefü’ṭ-ṭâlib fî esne’l-meṭâlib diye de anılan bu eseri Mağribli diğer hemşerileri Venşerîsî’nin Vefeyât’ı (701-912/1302-1506 yılları) ve İbnü’l-Kādî’nin İbn Kunfüz’ün eserine zeyil olarak kaleme aldığı Laḳṭü’l-ferâʾid’i ile birlikte (700-1009/1301-1601 yılları) Elf sene mine’l-vefeyât fî s̱elâs̱e kütüb adıyla yayımlanmıştır (nşr. Muhammed Haccî, Rabat 1396/1976).
3. Hadis İlimleri. a) Cerh ve Ta‘dîl. Râvileri sika veya zayıf oluşlarına göre ele alan ricâlü’l-hadîs kitapları erken bir devirde telif edilmekle beraber cerh ve ta‘dîl kaideleri çok sonraki devirlerde tedvin edilmiştir. Cerh ve ta‘dîl konuları usûl-i hadîs kitaplarında bir ilmî disiplin olarak Hâkim en-Nîsâbûrî’den itibaren ele alınmıştır. Bilindiği kadarıyla cerh ve ta‘dîl ilmine dair ilk usul kitabı Tâceddin es-Sübkî’nin (ö. 771/1370) Ḳāʿide fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl’idir (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Beyrut 1388/1968, 1400/1980, 1410/1990 [Erbaʿu resâʾil içinde]; Kahire 1398/1978). Muhammed Abdülhay el-Leknevî’nin bu konudaki bilgileri derleyip bir araya getirdiği er-Refʿ ve’t-tekmîl fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl’i (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Halep 1383/1963; Beyrut 1388/1968; genişletilmiş baskı, Beyrut 1407/1987), Cemâleddin el-Kāsımî’nin bid‘atçılardan rivayet meselesini ele aldığı el-Cerḥ ve’t-taʿdîl adlı risâlesi (Beyrut 1399/1979, 1405/1985; Kahire, ts.), Muhammed Mustafa el-A‘zamî’nin daha ziyade genel hadis tenkitçiliği üzerinde durarak şarkiyatçıların bu husustaki iddialarını cevaplandırdığı Menhecü’n-naḳd ʿinde’l-muḥaddis̱în’i (Riyad 1982), Muhammed Ziyâürrahman el-A‘zamî’nin bir ders kitabı sayılabilecek olan Dirâsât fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl’i (Benâres 1403/1983), Fârûk Hamâde’nin el-Menhecü’l-İslâmî fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl (Rabat 1409/1989) adlı yüksek lisans tezi ve Emin Âşıkkutlu’nun Hadiste Ricâl Tenkîdi: Cerh ve Ta‘dîl İlmi adlı doktora çalışması (İstanbul 1992) bu konudaki araştırmalardan bazılarıdır.
b) İlelü’l-hadîs. Hadislerin metin veya senedlerinde bulunup onların sahih kabul edilmesine engel teşkil eden ve ancak hadis otoriteleri tarafından anlaşılabilen gizli kusurları ifade eden “illet” (çoğulu “ilel”) konusunda II. (VIII.) yüzyılın ikinci yarısından itibaren râvi adlarına veya konulara göre eserler telif edilmiştir. Bunların en tanınmışları, Ali b. Medînî’nin üç ayrı ilel kitabının hulâsası mahiyetindeki ʿİlelü’l-ḥadîs̱ ve maʿrifetü’r-ricâl’i (nşr. M.Mustafa el-A‘zamî, Beyrut 1972 [el-ʿİlel adıyla]; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Halep 1400/1980), ilel konusunda büyük bir otorite olan Ahmed b. Hanbel’in talebeleri tarafından sorulan sorulara verdiği cevaplardan meydana gelen Kitâbü’l-ʿİlel ve maʿrifeti’r-ricâl ile (nşr. Talât Koçyiğit – İsmail Cerrahoğlu, I, Ankara 1963, II, İstanbul 1987; nşr. Vasiyyullah b. Muhammed Abbas, I-IV [sonuncu cildi fihrist], Beyrut-Riyad 1408/1988; nşr. Muhammed Hüsâm Beyzûn, I-II, Beyrut 1410/1990 [el-Câmiʿ fi’l-ʿİlel ve maʿrifeti’r-ricâl]) yine onun bazı talebeleri tarafından tesbit edilen ilel konusundaki görüşlerinin yer aldığı Min kelâmi’l-İmâm Ebî ʿAbdillâh Aḥmed b. Ḥanbel fî ʿileli’l-ḥadîs̱ ve maʿrifeti’r-ricâl (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Riyad 1409/1988) başlıklı eserleri yanında Tirmizî’nin konuyla ilgili iki kitabı bu türün en eski örnekleridir. Son iki eserden el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in sonunda yer alan el-ʿİlelü’ṣ-ṣaġīr İbn Receb el-Hanbelî tarafından ilel hakkında bazı bilgiler ve kaideler de verilmek suretiyle Şerḥu ʿİleli’t-Tirmiẕî adıyla şerhedilmiştir (nşr. Subhî Câsim el-Humeyd, Bağdat 1396/1976; nşr. Nûreddin Itr, I-II, Dımaşk 1398/1978; nşr. Hemmâm Abdurrahman Saîd, Zerkā/Ürdün 1987). İkinci eser ise Tirmizî’nin, çoğunu hocası Buhârî’den naklettiği 703 hadisi ve bazı râviler hakkındaki değerlendirmeleri ihtiva eden ʿİlelü’t-Tirmiẕî el-kebîr’dir (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî v.dğr., Beyrut 1409/1989). Ebû Tâlib el-Kādî tarafından el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’teki kitapların sırasına göre yeniden tertip edilen eser üzerinde Hamza Dîb Mustafa yüksek lisans çalışması yapmıştır (I-II, yer yok, 1402). İbn Ebû Hâtim’in, babası Ebû Hâtim er-Râzî ile hocası Ebû Zür‘a er-Râzî’den bizzat dinlediği 2840 rivayetin ileli hakkındaki değerlendirmeleri ihtiva eden ʿİlelü’l-ḥadîs̱’i ile (I-II, Kahire 1343-1344/1924-1925; I-II, Bağdat 1971; I-II, Beyrut 1405/1985) Dârekutnî’nin talebesi Ebû Bekir el-Berkānî’ye yazdırdığı, onun da müsned tertibine koyduğu el-ʿİlelü’l-vâride fi’l-eḥâdîs̱i’n-nebeviyye’si (nşr. Mahfûzürrahman Zeynullah es-Silefî, I-VIII, Riyad 1405-1412/1985-1991) bu alanın en tanınmış eserlerindendir. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, el-ʿİlelü’l-mütenâhiye fi’l-eḥâdîs̱i’l-vâhiye’sinde (nşr. Halîl el-Meys, I-II, Beyrut 1403/1983) 1579 rivayeti otuz dokuz kitap içinde değerlendirmiş, bu değerlendirmeler daha sonraki bazı âlimler tarafından fazla sert bulunarak tenkit edilmiştir. Hem zayıf râvilere hem de sika ve zayıf râvilere dair eserler arasında zikredilen (yk.bk.) Yahyâ b. Maîn’in et-Târîḫ ve’l-ʿilel’i, İbn Adî’nin el-Kâmil fî ḍuʿafâʾi’l-muḥaddis̱în ve ʿileli’l-ḥadîs̱’i gibi bazı çalışmalar ilel konusuyla da ilgilidir.
c) Garîbü’l-hadîs. Hadis metinlerinde geçen nâdir (garîb) kelimeleri açıklamak üzere erken devirlerden itibaren çalışmalar başlamakla beraber bu konuda ilk eseri kimin yazdığı tartışmalıdır. Çok küçük hacimli oldukları bilinen Nadr b. Şümeyl (ö. 204/820) ve Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ’nın (ö. 209/824 [?]) Ġarîbü’l-ḥadîs̱’lerinin günümüze gelip gelmediği bilinmemektedir. İbnü’n-Nedîm, Asmaî’nin Kitâbü Ġarîbi’l-ḥadîs̱ adlı eserinin 200 varaklık bir nüshasını gördüğünü söylemektedir (el-Fihrist, s. 61). Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın kırk yılda meydana getirdiği Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i (nşr. Muhammed Azîmüddin, I-IV, Haydarâbâd 1384-1387/1964-1967; I-II, Beyrut 1406/1986; nşr. Hüseyin Muhammed Şeref, I-II, Kahire 1405/1984) bu eserlerin en hacimlisidir. Kitap üzerinde ikmal, ihtisar, alfabetik sıraya koyma ve manzum hale getirme yönünde birçok çalışma yapılmıştır. İbn Kuteybe’nin konularına göre telif ettiği, Kāsım b. Sellâm’ın eserine almadığı garîb kelimeleri de ihtiva eden Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i (nşr. Sâmiye Muhammed Ahmed, Paris 1970; nşr. Abdullah Cübûrî, I-III, Bağdat 1977-1978; nşr. Rızâ es-Süveysî, Tunus 1979; I-II, Beyrut 1408/1988), İbrâhim el-Harbî’nin yirmi bir müsnedi tarayarak sahâbe adına göre alfabetik tertip ettiği ve garîb kelimeleri ihtiva eden hadisleri senedleriyle birlikte zikrettiği Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i (nşr. Süleyman b. İbrâhim b. Muhammed el-Âyid, I-V, Cidde 1405/1985), Hattâbî’nin içinde garîb kelimeler bulunan hadisleri aynı tarzda verdiği, ancak alfabetik olmayan Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i (nşr. Abdülkerîm İbrâhim el-Azbâvî, I-II, Dımaşk 1402/1982) ve Abdülgāfir el-Fârisî’nin Mecmaʿu’l-ġarâʾib ve menbaʿu’r-reġāʾib’i bu alanda yapılmış önemli çalışmalardır. Sonraki dönemlerin garîbü’l-hadîs kitaplarından Zemahşerî’nin el-Fâʾiḳ fî ġarîbi’l-ḥadîs̱’i (I-II, Haydarâbâd 1324; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî – Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim, I-IV, Kahire 1364/1945), kelimelerin ilk iki harfine göre alfabetik olmakla beraber bir hadisteki bütün garîb kelimeleri bir arada zikretmesi sebebiyle fazla kullanışlı değildir. Kādî İyâz’ın Ṣaḥîḥayn ile el-Muvaṭṭaʾdaki garîb kelimeleri açıkladığı Meşâriḳu’l-envâr ʿalâ ṣıḥâḥi’l-âs̱âr’ı (Kahire 1332/1913; I-II, Tunus 1333/1914), Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin kelimelerin ilk üç harfine göre alfabetik olan Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-II, Beyrut 1405/1985) ve ihtiva ettiği kelimelerin çokluğu yanında ayrıca tertibiyle kendi dönemine kadar kaleme alınan bu türdeki eserlerin en mükemmeli olan Mecdüddin İbnü’l-Esîr’in en-Nihâye’si de (I-IV, Bulak 1311, 1322; Kahire 1333/1905; nşr. Mahmûd Muhammed et-Tanâhî – Tâhir Ahmed ez-Zâvî, I-V, Kahire 1383/1963; Halep, ts. [el-Mektebetü’l-İslâmiyye]) önemli teliflerdir. Bu konudaki eserlerin farklı bir türü de hem Kur’an hem de hadislerdeki garîb kelimelerin birlikte ele alındığı çalışmalardır. Ahmed b. Muhammed el-Herevî’nin (ö. 401/1011) Kitâbü’l-Ġarîbeyn’i (nşr. Mahmûd Muhammed et-Tanâhî, Kahire 1970), kelimelerin geçtiği hadislerin senedlerini terketmesi ve alfabetik sistemi uygulaması bakımından daha sonraki çalışmalara örnek teşkil etmiştir. Bu eseri tamamlamak için Ebû Mûsâ el-Medînî el-Mecmûʿu’l-muġīs̱ fî ġarîbeyi’l-Ḳurʾân ve’l-ḥadîs̱ adlı eserini yazmıştır (nşr. Abdülkerîm el-Azbâvî, I-III, Cidde 1406-1408/1986-1988). Muhammed Tâhir el-Fettenî’nin Mecmaʿu biḥâri’l-envâr fî ġarâʾibi’t-tenzîl ve leṭâʾifi’l-aḫbâr’ı (I-II, Leknev 1248; I-IV, Leknev 1284, 1314; nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî, I-V, Haydarâbâd-Dekken 1967-1973; I-V, Medine 1415/1994) bir Kur’an ve hadis lugatıdır (DİA, XIII, 378).
d) Muhtelifü’l-hadîs. Birbirine zıt gibi görünen bazı hadisleri cem‘ ve te’lîf, nesih, tercih ve tevakkuf gibi metotlarla uzlaştırmak amacıyla erken devirlerden itibaren çalışmalar yapılmıştır. “Te’vîlü’l-hadîs, telfîkü’l-hadîs, müşkilü’l-hadîs” gibi adlarla da anılan bu türün mahiyeti hakkında bilgi vermek üzere İmam Şâfiî İḫtilâfü’l-ḥadîs̱ adlı eserini kaleme almıştır (Kahire 1321, el-Ümm’ün VII. cildinin kenarında; nşr. Âmir Ahmed Haydar, Beyrut 1405/1985; nşr. Muhammed Ahmed Abdülazîz, Beyrut 1406/1987). Daha sonra İbn Kuteybe, bazı kelâm fırkalarının hadislerde tezatlar bulunduğu yolundaki iddialarını reddetmek için Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱’ini yazmıştır (Kahire 1326; nşr. Muhammed Zührî en-Neccâr, Beyrut 1393/1973; nşr. Abdülkādir Ahmed Atâ, Beyrut 1408/1988; trc. M. Hayri Kırbaşoğlu, Hadis Müdafaası, İstanbul 1979). Bu türün diğer önemli çalışmaları arasında Ebû Ca‘fer et-Tahâvî’nin, hadislerde anlaşılmasında güçlük çekilen hususları açıklamak amacıyla bablar halinde kaleme aldığı Müşkilü’l-âs̱âr’ı ile (I-IV, Haydarâbâd-Dekken 1333; eserin Millet Ktp., Feyzullah Efendi’deki nüshasından [nr. 273-279] Şuayb el-Arnaût tarafından Şerḥu Müşkili’l-âs̱âr adıyla yapılan neşri [I-XVI, Beyrut 1415/1994] 6179 rivayeti ihtiva etmektedir) bu eser üzerindeki çalışmalardan Ebü’l-Velîd el-Bâcî’nin Muḫtaṣaru Müşkili’l-âs̱âr’ını ve bunun Cemâl el-Malatî tarafından el-Muʿtaṣar mine’l-Muḫtaṣar adıyla yapılan ikinci bir ihtisarını (I-II, Haydarâbâd 1307, 1317-1318, 1362; I-II, Beyrut, ts., Âlemü’l-kütüb) zikretmek gerekir. Yine Tahâvî, fıkıh bablarına göre tertip ettiği Şerḥu Meʿâni’l-âs̱âr’ında (yk.bk. sünen ve ahkâm kitapları) âlimlerin birbiriyle çelişkili gördüğü ahkâm hadislerini ele almış, bunların nâsih ve mensuhunu belirtmiş ve çelişkili zannedilen hadisleri telif ederek aralarında bir zıtlık bulunmadığını göstermiştir. Bedreddin el-Aynî’nin bu eser üzerine yazdığı Mebâni’l-aḫbâr fî şerḥi Meʿâni’l-âs̱âr ve Nuḫabü’l-efkâr fî tenḳīḥi Mebâni’l-aḫbâr adlarını taşıyan şerhleri önemlidir (her iki eserin müellif hattıyla olan yazma nüshaları, ayrıca muhtasarları için bk. Sezgin, GAS, I, 440). İbn Fûrek, Ehl-i sünnet dışındaki kelâmcıların itiraz ettiği Allah’ın sıfatlarına dair hadisleri Müşkilü’l-ḥadîs̱ ve beyânühû adlı eserinde (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Halep 1402/1982; nşr. Mûsâ Muhammed Ali, Beyrut, ts., el-Mektebetü’l-asriyye), Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin mezhebine uygun olarak yorumlamaktadır. Bu türde daha sonraki yüzyıllarda başka eserler de kaleme alınmış olup bunlar arasında Abdullah b. Ali en-Necdî el-Kasîmî’nin, günümüzde tartışma konusu yapılan muhtelif meselelere dair otuz kadar hadisi ele alıp savunduğu Müşkilâtü’l-eḥâdîs̱i’n-nebeviyye ve beyânühâ (Beyrut 1405/1985), Muhammed Reşâd Halîfe’nin on sekiz hadisi incelediği et-Teʾlîf beyne muḫtelifi’l-ḥadîs̱ (Kahire 1405/1984) ve İsmail Lütfi Çakan’ın hadislerdeki ihtilâfın nazarî cephesini incelediği Hadislerde Görülen İhtilaflar ve Çözüm Yolları (İstanbul 1982, 1996) adlı eserler zikredilebilir.
e) Nâsih ve Mensuh. Hz. Peygamber’in bazı sünnetlerinin daha sonraki dönemlerde yine kendisi tarafından kaldırılması sebebiyle araları telif edilemeyecek derecede birbirine zıt görünen hadislerin ele alındığı nâsih ve mensuh ilmi muhtelifü’l-hadîs ile de yakından ilgilidir. Hadiste nesih konusunda yapılan ilk çalışmalardan biri Ebû Bekir el-Esrem’in (ö. 261/874-75 [?]) Nâsiḫu’l-ḥadîs̱ ve mensûḫuh adlı eseridir (ilk iki cüzü DTCF Ktp., İsmail Saib Sencer, nr. 1323, üçüncü cüzü Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 1587’de bulunmaktadır). İbn Şâhin’in, çoğu birbirine benzeyen 650 rivayeti konularına göre sıralayarak değerlendirdiği en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ mine’l-ḥadîs̱’i (nşr. Semîr b. Emîn ez-Züheyrî, Amman 1408/1988; nşr. Ali Muhammed Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd, Beyrut 1412/1992), Hâzimî’nin nesih meselesine dair geniş bilgi verdikten sonra hakkında nesih bulunan veya öyle zannedilen hadisleri konularına göre sıralayarak değerlendirdiği el-İʿtibâr fî beyâni’n-nâsiḫ ve’l-mensûḫ mine’l-âs̱âr’ı (Haydarâbâd 1319, 1359/1940; Kahire 1346/1927; nşr. Muhammed Ahmed Abdülazîz, Kahire, ts. [Mektebetü Âtıf]; nşr. Muhammed Râgıb et-Tabbâh, Halep 1346/1927; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Halep 1403/1982 [?]), Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin yirmi hadisi kısa notlarla değerlendirdiği Aḫbâru ehli’r-rüsûḫ (en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ mine’l-ḥadîs̱) (Kahire 1322/1904; v.dğr.) adlı risâlesiyle Ca‘berî’nin nâsih ve mensuh hadisleri konularına göre tertip ettiği Rüsûḫu’l-aḥbâr fî mensûḫi’l-aḫbâr’ı (nşr. Hasan Muhammed Makbûlî el-Ehdel, Beyrut-San‘a 1409/1989) günümüze gelen önemli çalışmalardır. Ali Osman Koçkuzu, Hadiste Nâsih-Mensûh Meselesi adlı doktora çalışmasında (İstanbul 1985), hadiste neshin mahiyetiyle neshin söz konusu olduğu konuları örnekleriyle birlikte incelemiştir.
f) Esbâbü vürûdi’l-hadîs. Hadislerin daha iyi anlaşılabilmesi için bunların hangi sebeple, nerede ve ne zaman söylendiğini araştırma konusu yapan bir disiplindir. Fazla gelişmediğinden az sayıda eserin telif edildiği bu ilme dair en tanınmış iki eserden biri, Süyûtî’nin farklı rivayetleriyle birlikte doksan sekiz hadisi fıkıh bablarına göre tertip ettiği Esbâbü vürûdi’l-ḥadîs̱’i (el-Lümaʿ fî esbâbi’l-ḥadîs̱) (nşr. Yahyâ b. İsmâil Ahmed, Beyrut 1404/1984; Kahire 1409/1988), diğeri de İbn Hamza el-Hüseynî’nin vürûd sebepleri bilinen 1154 hadisi alfabetik olarak sıraladığı el-Beyân ve’t-taʿrîf fî esbâbi vürûdi’l-ḥadîs̱i’ş-şerîf adlı eseridir (I-II, Halep 1329/1911, 1929-1930; nşr. Hüseyin Abdülmecid Hâşim, I-III, Kahire 1393-1395/1973-1975; nşr. Seyfeddin el-Kâtib, I-II, Beyrut 1401/1981). Ramazan Ayvallı, Esbâbü vürûdi’l-hadîs ve Bunun İslâm Teşrîindeki Yeri ve Önemi adıyla bir doktora çalışması yapmıştır (AÜ İlâhiyat Fakültesi, 1979).
4. Hadis Şerhleri. Hadisleri şerhetmek amacıyla yazılan eserler bir bakıma dirâyetü’l-hadîs ilimlerinin uygulandığı çalışmalardır. Senedlerdeki şahısların kimliklerinin, cerh ve ta‘dîl bakımından durumlarının belirlenmesi, ayrıca hadis metinlerinin sebeb-i vürûdunun, nâsih veya mensuh olup olmadığının tayin edilmesi, nâdir kelimelerinin açıklanması, birbirine zıt gibi görünenlerin telif edilmesi, hadislerden hüküm çıkarılması vb. hususlar hadis şerhlerinin başlıca konularını teşkil eder. Bazı musanniflerin, hadisleri kaydettikten sonra onlarla ilgili açıklamaları da bir nevi şerh olmakla beraber bir hadis kitabının bütün kelimelerini veya açıklanması gereken kısımlarını izah etmek üzere yapılan müstakil çalışmalar, bilindiği kadarıyla IV. (X.) yüzyıldan itibaren Hattâbî ile başlamıştır. Bu arada özellikle Kütüb-i Sitte yoğun şerh çalışmalarına konu olmuştur. Bunlardan Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i üzerinde yapılan yüz civarındaki çalışmanın en önemlileri arasında Hattâbî’nin Aʿlâmü’s-sünen adlı kısa şerhi (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 687; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 261, 262, 437; TSMK, III. Ahmed, nr. 393), Şemseddin el-Kirmânî’nin eserdeki bütün müşkilleri halletmek üzere kaleme aldığı el-Kevâkibü’d-derârî adlı hacimli şerhi (I-XXV, Kahire 1935-1945), İbn Hacer el-Askalânî’nin Ṣaḥîḥ-i Buḫârî şerhleri arasında en mükemmeli kabul edilen Fetḥu’l-bârî’si (Delhi 1890; I-XIII, Bulak 1300-1301; nşr. Muhibbüddin el-Hatîb v.dğr., I-XIII, Kahire 1407/1986-87), Bedreddin el-Aynî’nin Fetḥu’l-bârî’den de faydalanmak suretiyle hadisleri çeşitli yönlerden incelediği ʿUmdetü’l-ḳārî’si (I-XI, İstanbul 1308-1311; I-XIII, Kahire 1348; I-XXV, Kahire 1348; I-XX, Kahire 1392/1972), Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî’nin, büyük ölçüde Fetḥu’l-bârî’yi esas almakla birlikte diğer şerhlerin aksine her kelimeyi kısa ve özlü bir şekilde açıkladığı İrşâdü’s-sârî’si (I-X, Bulak 1267, 1275, 1276, 1285, 1288, 1292, 1304-1306, kenarında Nevevî’nin Ṣaḥîḥ-i Müslim şerhiyle birlikte; Kahire 1276, 1306, 1307, 1325-1326; Leknev 1876; Nivalkişor 1284) anılabilir. Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin ilk şerhlerinden biri, Sicilyalı muhaddis ve fakih Mâzerî’nin tamamlamaya fırsat bulamadığı el-Muʿlim bi-fevâʾidi Müslim’i olup (I-VII, Kahire 1328; nşr. Muhammed eş-Şâzelî, I-III, Tunus 1987-1988) eser zaman içinde çeşitli âlimler tarafından ikmal edilmiştir. Nevevî’nin el-Minhâc fî şerḥi Ṣaḥîḥi Müslim b. el-Ḥaccâc’ı (I-IV, Kahire 1271; I-V, 1283; ayrıca bk. DİA, VII, 126) Ṣaḥîḥ-i Müslim şerhlerinin en önemlisidir. Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin şerhleri arasında Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin her hadisin, hatta her babın şerhini ihtiva etmemesi sebebiyle şerhten çok ta‘liki andıran ve Mâlikî mezhebinin görüşlerini esas alan ʿÂriżatü’l-aḥveẕî’si ile (Kanpûr 1299, Tirmizî şerhlerinden üçüyle birlikte; I-XIII, Kahire 1350-1352) Hindistanlı hadis âlimi Mübârekfûrî’nin hadis meselelerine dair iki ciltlik mukaddime ile birlikte kaleme aldığı Tuḥfetü’l-aḥveẕî’si (I-IV, Hindistan 1353) zikredilebilir. Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin es-Sünen’inin şerhleri arasında, bunların ilki olarak bilinen Hattâbî’nin Meʿâlimü’s-Sünen’i ile (nşr. Muhammed Râgıb et-Tabbâh, I-IV, Halep 1920-1924, 1932-1934; nşr. İzzet Ubeyd ed-De‘‘âs – Âdil es-Seyyid, I-V, Humus 1389-1394/1969-1974; nşr. Ahmed Muhammed Şâkir – Muhammed Hâmid el-Fıkī, I-VIII, Kahire 1367-1369/1948-1950 [Münzirî ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Tehẕîb’leriyle beraber]) Hindistanlı âlimlerden Ebü’t-Tayyib Muhammed Şemsülhak el-Azîmâbâdî’nin ʿAvnü’l-maʿbûd’u (I-IV, Delhi 1918-1923; nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, I-XIV, Medine-Kahire 1388-1389/1968-1969) ve Halîl Ahmed es-Sehârenpûrî’nin Beẕlü’l-mechûd’u (nşr. Muhammed Zekeriyyâ, I-XX, Leknev-Kahire 1393/1973) anılabilir. Nesâî’nin es-Sünen’i üzerinde az sayıda şerh çalışması yapılmış olup bunlardan Süyûtî’nin Zehrü’r-rubâ’sı, genellikle Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî’nin 1312 (1894) yılında tamamladığı hâşiyesiyle birlikte yayımlanmıştır (I-II, Kahire 1312, 1348, 1932, I-VIII, 1964; Kanpûr 1848, 1882; Delhi 1272, 1281). İbn Mâce’nin es-Sünen’i üzerinde yapılan çalışmalardan Moğultay b. Kılıç’ın şerhi (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 362, müellif hattı), İbnü’l-Mülakkın’in, Kütüb-i Sitte’ye dahil diğer beş eserde bulunmayan hadisleri (zevâid) şerhettiği Mâ temessü ileyhi’l-ḫâce’si (Edirne Selimiye Ktp., nr. 487), Süyûtî’nin Miṣbâḥu’z-zücâce’si (Delhi 1847), Muhammed b. İsmâil b. Abdülganî ed-Dihlevî’nin İncâhü’l-ḫâce’si (Delhi 1847, 1905) ve Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî’nin bu eser üzerindeki ta‘liklerinden meydana gelen şerhi (Beyrut, ts.) zikredilebilir.
Kütüb-i Sitte dışındaki bazı eserlere de önemli şerhler yazılmıştır. Bunlar arasında, Endülüslüler tarafından Ṣaḥîḥ-i Buḫârî derecesinde güvenilir kabul edilerek Kütüb-i Sitte arasında sayılan İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾı, üzerinde en fazla çalışma yapılan eserlerdendir. En önemli şerhlerinden biri, İbn Abdülber en-Nemerî’nin otuz yıldan fazla bir sürede yazdığı et-Temhîd limâ fi’l-Muvaṭṭaʾ mine’l-meʿânî ve’l-esânîd’dir (nşr. Saîd Ahmed A‘râb v.dğr., I-XXVI, Muhammediye-Tıtvân 1387-1412/1967-1992). Müellif, İmam Mâlik’in kendilerinden rivayette bulunduğu hocalarını önce alfabetik olarak sıralamış, ardından onlardan rivayet ettiği merfû hadisleri bu sıraya göre şerhetmiştir. Aynı müellif, fıkhü’l-hadîs hususunda değerli bir çalışma kabul edilen bu eserin devamı mahiyetindeki el-İstiẕkârü’l-câmiʿ li-meẕâhibi fuḳahâʾi’l-emṣâr ve ʿulemâʾi’l-aḳṭâr fîmâ teżammenehü’l-Muvaṭṭaʾ min meʿâni’r-reʾy ve’l-âs̱âr’da (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-XXX, Beyrut 1414/1993) el-Muvaṭṭaʾdaki mevkuf ve maktû hadisleri onun tertibine uygun olarak şerhetmiştir. el-Muvaṭṭaʾın diğer önemli şerhleri arasında, Bâcî’nin önce geniş olarak kaleme aldığı el-İstîfâʾ adlı şerhini daha sonra özetleyerek meydana getirdiği el-Münteḳā’sı (I-VII, Kahire 1331-1332), Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin Kitâbü’l-Ḳabes fî şerḥi Muvaṭṭaʾi Mâlik b. Enes’i (nşr. Muhammed Abdullah Vüld Kerîm, I-III, Beyrut 1992), Süyûtî’nin Tenvîrü’l-ḥavâlik’i (I-III, Beyrut, ts., Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), Muhammed b. Abdülbâkī ez-Zürkānî’nin şerhi (I-V, Kahire 1381-1382/1961-1962; I-IV, Beyrut 1407/1987, 1990), Muhammed Zekeriyyâ el-Kandehlevî’nin Evcezü’l-mesâlik ilâ Muvaṭṭaʾi Mâlik’i (I-XV, Beyrut 1410/1989) anılabilir. İslâm âleminde ve özellikle Hint müslümanları arasında gördüğü büyük rağbet sebebiyle üzerinde en fazla şerh yazılan eserlerden biri de Ferrâ el-Begavî’nin Meṣâbîḥu’s-sünne’si ile (Kahire 1294, 1318; nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî v.dğr., I-IV, Beyrut 1407/1987) Hatîb et-Tebrîzî’nin onu tamamlayarak yazdığı Mişkâtü’l-Meṣâbîḥ’idir (Kalküta 1257, 1319; Bombay 1271; Delhi 1300; Lahor 1902; nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî, I-III, Dımaşk 1381/1961). Meṣâbîḥu’s-sünne’nin en tanınmış şerhleri arasında, VII. (XIII.) yüzyıl âlimlerinden Zeynülarab Ali b. Abdullah b. Ahmed en-Nahcuvânî el-Mısrî’nin Şerḥu Meṣâbîḥi’s-sünne adını taşıyan büyük, orta ve küçük hacimli üç şerhi (Nuruosmaniye Ktp., nr. 790, 791, 792; Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 273; diğer nüshaları için bk. Ferrâ el-Begavî, nâşirin mukaddimesi, I, 100-103), Beyzâvî’nin Tuḥfetü’l-ebrâr’ı (Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 149; Fâtih, nr. 968; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 235) zikredilebilir. Mişkâtü’l-Meṣâbîḥ’in şerhleri arasında da Hüseyin b. Muhammed et-Tîbî’nin el-Kâşif ʿan ḥaḳāʾiḳi’s-sünen (nşr. Naîm Eşref Şebbîr Ahmed v.dğr., I-XII, Karaçi 1413), Ali el-Kārî’nin Mirḳātü’l-mefâtîḥ (I-V, Kahire 1309; Mültan 1392/1972; nşr. Sıdkī Muhammed Cemîl el-Attâr, I-X, Beyrut 1412/1992) adlı eserleri ve Mişkât üzerinde muhtelif çalışmaları bulunan Abdülhak b. Seyfeddin ed-Dihlevî’nin hadisleri Hanefî mezhebini ön planda tutarak açıkladığı Arapça şerhi Lemaʿâtü’t-tenḳīḥ ile (nşr. Muhammed Ubeydullah, Lahor 1390/1970, ilk iki cildi bu tarihte, diğerleri daha sonra yayımlanmıştır; Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 190, 466) daha hacimli bir şerhi olan Farsça Eşiʿʿatü’l-Lemaʿât fî şerḥi Kitâbi’l-Mişkât (I-IV, Leknev 1277) ve Muhammed İdrîs Kandehlevî’nin et-Taʿlîḳu’ṣ-ṣabîḥ’i (I-IV, Dımaşk 1354) sayılabilir.
BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “kẕb” md.
Ebü’l-Bekā, el-Külliyyât, s. 370-374, 402.
Kāmus Tercümesi, “ḥds̱” md.
M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṭvʿa”, “resûl” md.leri.
Şâfiî, er-Risâle, s. 78, 93, 103.
a.mlf., el-Üm, VII, 250, 254; a.e. (nşr. M. Zehrâ en-Neccâr), Beyrut, ts., V, 127-128.
Sünen-i Dârimî (trc. Abdullah Aydınlı), İstanbul 1994, mütercimin önsözü, I, 7-22.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VI, 9.
İbn Kuteybe, Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱, Kahire 1326, s. 143-145, 164-169, 212-215, 365-366, 432-433.
Tirmizî, Kitâbü’l-ʿİlel (es-Sünen içinde, nşr. İbrâhim Atve İvaz), Kahire 1395/1975, s. 738.
Ya‘kūbî, Târîḫ, II, 261.
Küleynî, el-Uṣûl mine’l-Kâfî, I, 53, 65, 255-258, 273-274, ayrıca bk. Hüseyin Ali Mahfûz’un mukaddimesi, I, 4-8.
Râmhürmüzî, el-Muḥaddis̱ü’l-fâṣıl (nşr. M. Acâc el-Hatîb), Beyrut 1391/1971, s. 364-367, 611-620.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 208, 281-289.
İbn Bâbeveyh, Men lâ yaḥḍuruhü’l-faḳīh, Beyrut 1401/1981, I, 3.
Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İḫtiyâru Maʿrifeti’r-ricâl: Ricâlü’l-Keşşî (nşr. Hasan el-Mustafavî), Meşhed 1348 hş., neşredenin girişi, s. 5.
Hâkim, el-Müstedrek, I, 109-110.
Hatîb el-Bağdâdî, Taḳyîdü’l-ʿilm (nşr. Yûsuf el-Iş), Dımaşk 1974, s. 32-33, 50-51, 58-63, 65-68, 92, 95-96, 102, 106.
a.mlf., Şerefü aṣḥâbi’l-ḥadîs̱ (nşr. Mehmed Saîd Hatîboğlu), Ankara 1971, s. 87-93.
a.mlf., el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiʿ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, I, 236-239.
İbn Abdülber, Câmiʿu beyâni’l-ʿilm (nşr. Ebü’l-Eşbâl ez-Züheyrî), Dammâm 1414/1994, I, 331; II, 1183.
Ferrâ el-Begavî, Meṣâbîḥu’s-sünne (nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî v.dğr.), Beyrut 1407/1987, neşredenlerin girişi, I, 63-74, 100-103.
Sem‘ânî, Edebü’l-imlâʾ ve’l-istimlâʾ, Beyrut 1401/1981, s. 109.
İbn Şehrâşûb, Meʿâlimü’l-ʿulemâʾ (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Beyrut, ts. (Dârü’l-edvâ), s. 2.
İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, IV, 159.
İbn Teymiyye, Mecmûʿu fetâvâ, XIII, 366; XVIII, 10.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, neşredenin girişi, I, 37-71.
Zehebî, Mîzânü’l-iʿtidâl, I, 271.
a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, I, 109-110.
Şâtıbî, el-Muvâfaḳāt, IV, 3-54.
İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî (Hatîb), I, 174; XIII, 16.
a.mlf., el-İṣâbe, VII, 438.
a.mlf., Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IV, 236-237; VII, 33; IX, 448.
Şehîd-i Sânî, er-Riʿâye fî ʿilmi’d-dirâye (nşr. Abdülhüseyin M. Ali Bakkāl), Kum 1408/1987, s. 77-80, 84-85.
Şa‘rânî, el-Mîzân (nşr. Abdurrahman Umeyre), Beyrut 1409/1989, I, 212.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 81, 521-522, 635-641, 834-835.
Hür el-Âmilî, Vesâʾilü’ş-Şîʿa (nşr. Muhammed er-Râzî – Ebü’l-Hasan eş-Şa‘rânî), Beyrut 1412/1991, XX, 96-100, 151.
Meclisî, Biḥârü’l-envâr, Beyrut 1403/1983, XXVI, 18-67, 121-125.
Rahmetullah el-Hindî, İzhârü’l-hak Tercümesi (trc. Ömer Fehmi – Nüzhet Efendi), İstanbul 1972, s. 572-614.
Cemâleddin el-Kāsımî, Ḳavâʿidü’t-taḥdîs̱ (nşr. M. Behcet el-Baytâr), Dımaşk 1353/1935.
R. Dozy, Târîh-i İslâmiyyet (trc. Abdullah Cevdet), Kahire 1908, I, 161-165.
L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924-27, I, 86, 88, 90, 91.
D. S. Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism, London 1914, s. 66, 70, 76.
a.mlf., “On Moslem Tradition”, MW, II/2 (1912), s. 115.
E. Dermenghem, Muhammed’in Hayatı (trc. Reşat Nuri), İstanbul 1930, s. 1-7.
M. Zübeyr es-Sıddîkī, “Ahadith were Recorded During the Lifetime of Muhammad”, Proceedings of the Idara-i Maarif-i Islamia, First Session Held at Lahore (15th and 16th April, 1933), Lahore 1935, s. 63-71.
a.mlf., Hadîs Edebiyatı Tarihi (trc. Yusuf Ziya Kavakcı), İstanbul 1966.
a.mlf., “İslâm Hukûkunda Hadisin Yeri” (trc. M. Esad Kılıcer), AÜİFD, XII (1964), s. 113-117.
Ahmed Zekî Safvet, Cemheretü resâʾili’l-ʿArab, Kahire 1356/1937, I, 25-90.
Brockelmann, GAL, I, 401, 446, 447, 458, 662; Suppl., I, 578, 606, 617, 619, 628, 630, 634, 917; II, 597.
I. Goldziher, Etudes sur la tradition islamique (trc. Leon Bercher), Paris 1952, s. 41-53, 162-163, 217.
a.mlf., el-ʿAḳīde ve’ş-şerîʿa (nşr. M. Yûsuf Mûsâ v.dğr.), Kahire, ts., s. 44.
a.mlf., “İslâmda Hadîsin Yeri Etrafında Mücadeleler” (trc. Cihad Tunç), AÜİFD, XIX (1973), s. 223-235.
Fuat Sezgin, Buhârî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, İstanbul 1956, s. 11-15, 37-40.
a.mlf., GAS, I, 53-84, 113, 156-159, 191, 222, 466.
M. Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, İstanbul 1959.
M. Acâc el-Hatîb, es-Sünne ḳable’t-tedvîn, Kahire 1963, s. 163-175.
Fazlurrahman, Islamic Methodology in History, Karachi 1965, s. 10-11.
a.mlf., “Concepts Sunnah, Ijtihād and Ijmāʾ in the Early Period”, IS, I/1 (1962), s. 10-11.
Abdülhamîd el-Allûcî, Müʾellefâtü İbni’l-Cevzî, Bağdad 1385/1965, s. 89-90.
A. Guillaume, The Traditions of Islam, Beyrut 1966, s. 50.
a.mlf., Islam, London 1990, s. 106-111.
P. K. Hitti, Islam and the West, New York 1962, s. 105-107.
Mübârekfûrî, Muḳaddimetü Tuḥfeti’l-aḥveẕî (nşr. M. Abdülmuhsin el-Kütübî), Kahire 1386/1967.
Muhammed Hamîdullah, Hemmâm İbn Münebbih’in Sahîfesi (trc. Talât Koçyiğit), Ankara 1967, s. 69.
a.mlf., el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, Beyrut 1403/1983.
G. H. A. Juynboll, The Authenticity of the Tradition Literature, Leiden 1969, s. 1.
a.mlf., “Ḥadīth”, Dictionary of Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1989, VI, 45-48.
M. Nâsırüddin el-Elbânî, Fihrisü maḫṭûṭâti Dâri’l-kütübi’ẓ-Ẓâhiriyye, Dımaşk 1390/1970, s. 348.
Subhî es-Sâlih, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir), Ankara 1973, s. 1-3, 39-41, 63-69.
Hâşim Ma‘rûf el-Hasenî, el-Mevżûʿât fi’l-âs̱âr ve’l-aḫbâr, Beyrut 1973, s. 53.
a.mlf., Uṣûlü’t-teşeyyuʿ, Beyrut, ts. (Dârü’l-kalem), s. 253-258.
M. Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, Ankara 1975, s. 17-19, 56-61, 96-115.
a.mlf., “el-Câmiu’s-sahîh”, DİA, VII, 114-129.
a.mlf., “Cüz”, a.e., VIII, 147-148.
Talât Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1977.
a.mlf., “I. Goldziher’in Hadisle İlgili Bazı Görüşleri’nin Tahlil ve Tenkidi”, AÜİFD, XV (1957), s. 43-55.
Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Bağdad 1978, I, 506-513.
Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1398, XXV, 51.
Mustafa es-Sibâî, es-Sünne ve mekânetühâ fi’t-teşrîʿi’l-İslâmî, Dımaşk 1398/1978.
M. Ebû Zehre, el-İmâm eṣ-Ṣâdıḳ, Kahire, ts. (Dârü’l-fikri’l-Arabî), s. 357-460.
H. Lammens, Islam Beliefs and Institutions, London 1979, s. 70-72.
J. Fueck, “The Role of Traditionalism in Islam”, Studies on Islam (ed. M. L. Swartz), Oxford 1981, s. 99-111.
Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, Beyrut 1401/1981, s. 278-295.
a.mlf., eş-Şîʿa ve fünûnü’l-İslâm, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 29-43.
M. Hüseyin Âl-i Kâşifi’l-Gıtâ, Aṣlü’ş-Şîʿa ve uṣûlühâ, Beyrut 1402/1982, s. 58, 79.
Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, Kitâbetü’l-baḥs̱i’l-ʿilmî, Cidde 1403/1983, s. 209-265.
Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul 1983.
Arabic Literature to the End of the Umayyad Period (ed. A. F. L. Beeston v.dğr.), Cambridge 1983, s. 271-298.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, I, 140-153.
Maʿa’l-Mektebe, s. 403-421.
Seyyid Hüseyin Nasr, İslâm: İdealler ve Gerçekler (trc. Ahmet Özel), İstanbul 1985, s. 89-95.
Mehmed S. Hatiboğlu, “Batıdaki Hadis Çalışmaları Üzerine”, Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu, İzmir 1985, s. 81-94.
D. B. Macdonald, Development of Muslim Theology, Jurisprudence and Constitutional Theory, London 1985, s. 76-77.
M. Lokmân es-Selefî, İhtimâmü’l-muḥaddis̱în bi-naḳdi’l-ḥadîs̱ seneden ve metnen, Riyad 1408/1987, s. 417-474.
M. Abdülazîz el-Havlî, Târîḫu fünûni’l-ḥadîs̱i’n-nebevî (nşr. Mahmûd el-Arnaût – M. Bedreddin el-Kahvecî), Dımaşk 1408/1988.
Fârûk Hamâde, el-Menhecü’l-İslâmî fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl, Rabat 1409/1989, s. 48-85.
M. Cevâd Mugniyye, eş-Şîʿa fi’l-mîzân, Beyrut 1409/1989, s. 317-320.
İsmail L. Çakan, Hadîs Edebiyâtı, İstanbul 1989.
a.mlf., Hadis Usûlü, İstanbul 1990.
a.mlf., “el-Câmiu’s-sahîh”, DİA, VII, 129-132.
Hâdim Hüseyin İlâhîbahş, el-Ḳurʾâniyyûn ve şübühâtühüm ḥavle’s-sünne, Tâif 1409/1989.
M. Mustafa el-A‘zamî, Menhecü’n-naḳd ʿinde’l-muḥaddis̱în [baskı yeri yok] 1410/1990 (Mektebetü’l-kevser), s. 127-149.
a.mlf., İlk Devir Hadis Edebiyatı (trc. Hulûsi Yavuz), İstanbul 1993, s. 10-18, 34-161, 194-222.
a.mlf., İslâm Fıkhı ve Sünnet (trc. Mustafa Ertürk), İstanbul 1995.
İmtiyâz Ahmed, Delâʾilü’t-tevs̱îḳı’l-mübekkir li’s-sünneti ve’l-ḥadîs̱ (trc. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî), Kahire 1410/1990.
Ali Abdülfettâh Ali Hasan, el-Ḥadîs̱ü’n-nebevî ve rivâyetüh, Mansûre 1990.
İzziyye Ali Tâhâ, Difâʿ ʿani’s-sünneti’n-nebeviyyeti’ş-şerîfe, Küveyt 1410/1990.
a.mlf., “Min iftirâʾâti’l-müsteşriḳīn ḥavle eḥâdîs̱i’t-tevḥîd”, Mecelletü’ş-şerîʿa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, VI/13, Küveyt 1409/1989, s. 19-76.
a.mlf., “Min iftirâʾati’l-müsteşriḳīn ʿalâ eṣâlîbi’l-muḥaddis̱în fi’l-ʿinâyeti bi-mütûni’l-eḥâdîs̱”, Mecelletü’l-buḥûs̱i’l-İslâmiyye, XXXI, Riyad 1411, s. 279-352.
S. Kemal Sandıkçı, İlk Üç Asırda İslâm Coğrafyasında Hadîs, Ankara 1991.
Ali Yardım, Hadis, İzmir 1992, I-II.
Sıddîk Beşîr Nasr, Ḍavâbiṭü’r-rivâye ʿinde’l-muḥaddis̱în, Trablus 1992, s. 162-163, 165-181, 217, 281-354.
Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, Maʿrifetü’n-nüsaḫ ve’ṣ-ṣuḥufü’l-ḥadîs̱iyye, Riyad 1412/1992.
Emin Âşıkkutlu, Hadiste Ricâl Tenkîdi: Cerh ve Ta‘dîl İlmi (doktora tezi, 1992), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 20-23 (sahâbenin birbirini tekzîbi).
Tevhit Bakan, Ashâbın Adâleti (doktora tezi, 1993), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 72, 74.
Cemal Sofuoğlu, “Şia-i İmâmiye’nin Hadis Anlayışı”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul 1993, s. 258-287.
Yusuf el-Kardâvî, Sünneti Anlamada Yöntem (trc. Bünyamin Erul), Kayseri 1993, s. 56-60.
Nâsır b. Abdullah el-Kafârî, Uṣûlü mezhebi’ş-Şîʿa [baskı yeri yok] 1414/1993, s. 307-399.
Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), tür.yer.
Faruk Koçak, İstanbul Kütüphanelerindeki Hadis Cüzleri (doktora tezi, 1995), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Abdülganî Abdülhâliḳ, Ḥucciyyetü’s-sünne, Riyad 1415/1995, s. 337.
Mehmet Erdoğan, Akıl-Vahiy Dengesi Açısından Sünnet, İstanbul 1995, s. 70-79.
James Robson, “Tradition, The Second Foundation of Islam”, MW, XLI/1-4 (1951), s. 22-33.
a.mlf., “The Material of Tradition”, a.e., s. 166-180.
a.mlf., “Hadit̲h̲”, EI2 (Fr.), III, 24-25.
Abdülhâdî Rızâ, “Emâlî Niẓâmilmülk el-Vezîri’s-Selcûḳī fi’l-ḥadîs̱”, MMMA (Kahire), V (1959), s. 349-378.
Abdülcebbâr Ulvân en-Nâyile, “el-Ḥadîs̱ü’n-nebeviyyi’ş-şerîf min meṣâdiri’d-dersi’n-naḥvî”, Âdâbü’r-Râfideyn, XIII, Musul 1981, s. 499-544.
Semîre Halîl, “el-Kütübü’l-merciʿiyye li-terâcimi ruvâti’l-ḥadîs̱ ḥatte’l-ḳarni’s-sâdisi’l-hicrî”, ʿÂlemü’l-kütüb, sy. 14, Riyad 1987, s. 4-14.
Yasin Dutton, “Sunna, Hadīth and Madinan ‘Amal”, Journal of Islamic Studies, IV/1, Oxford 1993, s. 1-31.
Charles J. Adams, “Bazı Çağdaş Müslümanların Nazarında Hadisin Otoritesi -Mevdûdî’nin Hadis Anlayışı-” (trc. Nedim Alpdemir), İslâmî Araştırmalar, sy. 3-4, Ankara 1994, s. 291-303.
Th. W. Juynboll, “Hadîs”, İA, V/1, s. 47-54.
a.mlf., “Ḥadîs̱”, DMİ, VII, 230-247.
F. Buhl, “Kudüs”, İA, VI, 957.
J. Walker, “Kubbetü’s-sahra”, a.e., VI, 945.
A. K. C., “Ḥadīth”, EBr. (1981), VIII, 536-538.
L. T. Librande, “Ḥadīth”, ER, VI, 143-151.
Hasan el-Emîn, “el-Uṣûlü’l-erbaʿa miʾe”, Dâʾiretü’l-maʿârifi’l-İslâmiyyeti’ş-Şîʿiyye, Beyrut 1401/1981, II, 33-46.
a.mlf., “Ḥadîs̱”, a.e., III, 117-126.
İbrahim Canan, “el-Edebü’l-müfred”, DİA, X, 411-412.
Tahsin Görgün, “Goldziher, Ignaz”, a.e., XIV, 105-111.
R.Marston Speight, “Ḥadīth”, The Oxford Encyclopaedia of the Modern Islamic World, New York 1995, II, 83-87.
Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 27-64 numaralı sayfalarda yer almıştır.
You Might Also Like
Savaş (İslam’a Göre)
Tevhid
Şirk