İSLAM

YER    : Mekke

TARİH    : 613

İSİM    : Kuran-ı Kerim, İnfitar Suresi 6–8. Ayetler

HABER   : Ey insan, üstün kerem sahibi olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, sana bir düzen içinde biçim verdi ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertip etti.

BİLİM

YER     : Çek Cumhuriyeti

TARİH   : 1865

İSİM     : Johann Gregor Mendel

HABER  : Kalıtım[213] yolu ile bir türün özelliklerinin sonraki kuşaklara aktarılması bilgisi

Evrim teorisinin sahibi Charles Darwin’in, doğada ve toplumdaki canlı türleri arasındaki var olma savaşını en güçlülerin, çevreye en iyi uyabilenlerin kazandıklarını; güçsüz oluşlarından dolayı çevreye uyamayanların ise ortadan kalktıklarını savunan bir öğretisi vardır. Buna Doğal Ayıklanma denmektedir. Bu kuram canlı türlerinin kendi özelliklerini, takip eden nesillere nasıl aktarabildiği sorununu da ortaya çıkarmıştı. Genetik[214] biliminin babası olarak kabul edilen Mendel de sorunun cevabını oluşturacak temeli 1865 yılında, “Bitki Melezleri Üstüne Denemeler” isimli eseriyle atmıştır. 1958 yılında ise “genlerin aktarılması” prensibini ortaya koyarak, fizyoloji ve tıp alanında Nobel ödülünü alan Joshua Lederberg[215], bakterilerin ilk nesle ait genleri barındırdıklarını keşfetmiştir.

İslam dininden yoksun olan materyalist zihniyet bu buluşu da kendisine mal ederek bunun, kâinatın bir yaratıcısı olmadığının ispatı olduğunu sanmışlardır.  Oysa bunu samimi olarak iddia etmeleri için, İslam dininde bunun aksine bir emrin ya da haberin olduğu delilini sunmaları gerekmez mi? Keşke bilmiş olsalardı…

Bütün soruların çözülmesi ve kimin neye hizmet ettiğinin net olarak belli olması için konuyu ayet ve hadisler ışığında, âlimlerin yorumları ile aktarmayı uygun gördük.

“Dilediği bir surette seni tertip etti.” ayetini tefsir ederken İmam Taberi[216] şunları söylemektedir: “Allah-u Teâlâ insanı bir damla sudan, güzel veya çirkin olmak üzere yaratır ve dilediği şekle koyar. Bu hususta Ebu Rebah, Resulullah’ın kendisiyle şöyle konuştuğunu riva­yet ediyor: (Resulullah ona sormuş ki)

—Neyin doğdu?

—Ey Allah’ın Resulü, neyim doğabilir ki? Ya oğlum olur ya da kızım.

—Kime benziyor?

—Ey Allah’ın Resulü, kime benzeyebilir ki? Ya babasına benzer ya da ana­sına.

—(Bunun üzerine Resulullah) İşte burada dur. Öyle deme. Zira meni anne rahminde karar kılınca Al­lah, onunla Âdem arasındaki bütün soy bağını ortaya koyar. (Onu onlardan biri­ne benzetir) Sen Allah’ın kitabındaki; “O, insanı dilediği şekilde terkip eder.” ayetini okumadın mı?”[217]   

20 yy. İslam âlimlerinden Şehit Seyyid Kutub, Fizilâl-il Kur’an adlı tefsirinde, “Hani Rabbin, Âdemoğullarının arkalarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye kendi nefisleri üzerine şahit tuttuğunda onlar:‘Evet ya Rabbi, şahadet ederiz’ dediler.”[218] ayetini şöyle açıklamaktadır: “Kur’an-ı Kerim varlık âleminin derinliklerinde ve insan fıtratının derinliklerinde yerleştirilen korkunç ve engin hakikati bu bütün, parlak, eşsiz ve insanın aklını durduran sahnede güzelce sunuyor. Hem de bunu yaklaşık ondört asır önce bu sahnede gözler önüne seriyor. Hâlbuki bu dönemlerde insanın yaradılışı, tabiatı ve buna ilişkin gerçekler hakkında birtakım kuruntulardan başka bir şey kimse tarafında bilinmiyordu! Kuran’ın bu gerçeği dile getirişi üzerinden bunca asır geçtikten sonra, şimdi insanlar bu gerçeklerin ve bu tabiatın bir ucunu ancak açıklığa kavuşturabiliyorlar! İşte şimdi “bilim”, daha insanın sulbünde birer hücre iken, bireylerin tüm özelliklerini içinde gizleyen ve insanın hayatını kuşatan bir şifre niteliğindeki kâhtım hücrelerinin yani genlerin, evet işte bu genlerin üç milyar insanın ayrı sicilleri olduklarını ve bütün insanların özelliklerini içinde gizlediklerini belirtmektedir. Hâlbuki bu genler hacimleri itibariyle bir santimetre küpü aşmaz. Bir dikiş iğnesinin açtığı deliği ancak doldurabilir. Bu öyle bir hükümdür ki, eğer Kuran’ın çizdiği sırada verilmiş olsaydı o gün bunu söyleyenler aklını kaçırmakla ve delilikle itham edilirlerdi!”[219]

Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayetle şöyle anlatılmaktadır. Bir kimse Hz. Peygamber (s.a.v.)’ e geldi ve: “Ey Allah’ın Resulü, benim siyah tenli bir oğlum oldu” dedi. O da: “Senin develerin var mı?” buyurdu. Adam: “Evet” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Renkleri nelerdir?” buyurdu. O da: “Kızıl” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “İçlerinde boz olanı var mıdır?”buyurdu. O da: “Evet” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Niye böyle oluyor?” buyurdu. Adam: “Her halde bir damar çekmiştir.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Her halde senin bu oğlun da böyle bir damara çekmiştir” buyurdu.[220]

Efendimiz (s.a.v), devenin renklerini örnek verip, kişinin evladının da atalarına çekebileceğini söyleyerek, hem zina isnadını hem de soya çekimin varlığını asırlar öncesinden açık bir şekilde ifade etmiştir.

[213] Soya çekim, irsiyet

[214] Ana babalarla, oğul döl arasındaki benzerlikler ve farklılıkları bir veya daha fazla sayıda döller boyunca inceleyen biyoloji dalı

[215] Biyoloji bilgini. (d. 1925 – ö. 2008)

[216] Fıkıh, hadis, tarih, dil, tefsir ve kıraat ilimlerinde otorite, İslam âlimi (d.838- ö.923)

[217] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi tefsiri, hisar yayınevi: 9/29

[218] A’râf suresi, 172. Ayet

[219] Seyyid Kutub, Fizilâl-il Kur’an, 6. Cilt, s. 307, hikmet yayınları

[220] Sahih-i Buhari muhtasarı Tecrid-i sarih, no: 1878, Abdullah Feyzi Kocaer, hüner yay. Syf. 546