İSLAM

YER     : Mekke

TARİH    : 621

İSİM    : Kuran-ı Kerim, Zümer Suresi 21. ayet

HABER   : Görmez misin ki Allah gökten bir su indirip onu yeryüzünde kaynaklara yerleştirmekte, sonra onunla renkleri türlü türlü ekinler çıkarmakta, sonra o ekinler kurumaktadır. Sen de onu sararmış görürsün. Sonra onu ufalanmış çöplere döndürür. Muhakkak bunda özlü akıl sahipleri için bir ibret vardır.

BİLİM

YER    : Fransa, Paris

TARİH   : 1580

İSİM    : Bernard Palissy   

HABER  : Suyun daimi olan devri ve kaynağı

Suyun kaynağı hakkındaki kabul gören en eski görüş Aristo[231]nun görüşüdür. Aristo’ya göre yerden yükselen su buharı, dağların soğuk çukurlarında yoğunlaşarak yeraltı göllerini meydana getirir. Kaynak suları da bu göllerden beslenir. Kendisinden iki yüz sene kadar önce yaşamış Thales’e[232] göre ise, karanın derinlerinde esen rüzgârların basıncı ile havaya fışkıran okyanus suyu yerlere düşmekte, böylece toprağa geçmekte idi. Platon[233] da bu görüşleri paylaşıyor, büyük bir girdap vasıtası ile okyanusa geri dönüşün olduğunu düşünüyordu.  Rönesans döneminde ilk olarak Leonardo de Vinci[234] Aristo’nun iddialarına karşı çıktı. Son olarak Bernard Palissy, suyun daimi devrinin ve su kaynaklarının yağmurla beslenmesinin gerçek açıklamasını yaptı.[235]

Kuran-ı Kerim ise “Görmez misin ki Allah gökten bir su indirip…” ayeti ile yağmur suyunun görevinden; “onu yeryüzünde kaynaklara yerleştirmekte” haberi ile kaynakların, indirilen yağmur suyu olduğundan; “sonra onunla renkleri türlü türlü ekinler çıkarmakta.” bilgisini vererek de bu kaynakların, canlıların yaşamlarını idame için temel ihtiyaç olduğundan bahsetmektedir. Canlı yaşamının sürekliliğini sağlayan bunca yaradılış evresine şahit olup da kendisinden gafil bulunan ve yalnızca ekinlere karşı tamahkâr davranan kullara, onların son bulacağı bir zaman olduğunu ve bununla beraber baki kalacak olanın yalnız zatı olduğu bilgisini Allah (c.c.) şu şekilde vermektedir:“…sonra o ekinler kurumaktadır. Sonra onu ufalanmış çöplere döndürür.”

Gücünü Allah’tan almayan her insan veya grup, insanlar üzerinde otorite elde etmek için, tüketime dayanan ekinlere göz dikmiştir. Irk veya zihniyet olarak Yahudilerin, dünya ülkeleri içerisinde güç kazanmalarının temelinde yatan sebep yine budur. Bunun için ayet, akıl sahiplerinin ders alacağı bir şey olduğuna dikkat çekerek, “Muhakkak bunda özlü akıl sahipleri için bir ibret vardır.” diye bitmektedir. Kuran-ı Kerim bizlere, 958 yıl öncesinden bu haberi vermiştir.

Yağmur’un “rahmet” diye adlandırılma sebebine de kısaca değinmemiz gerekmektedir. Rahmet; acıma, esirgeme ve koruma gibi anlamlara gelmektedir. Canlıların yaşam kaynağı olmasından dolayı “bereket” anlamında da kullanılmaktadır. Bilimsel olarak ele alındığında yağmura rahmet denilmesi, geniş bir alana hizmet etmesindendir.

Yukarıdan bırakılan bir cismin, ağırlığı ve kazandığı ivme[236] sonunda düşmesi ile birlikte zemine karşı bir etki oluşur. Bu durum fizikte, “Düşen Cisimler Kanunu” adı altında formüle edilmiştir. 50–60 metre yükseklikten bırakılan madeni bir paranın, zeminde veya orada bulunan bir canlıda nasıl etki oluşturacağını tahmin edebiliriz. Bulutlar yağmurları daha yüksek mesafelerden ve tonlarca boşaltmasına rağmen, yağmurun temas ettiği canlıda veya zeminde yıkıcı bir etki oluştuğuna hiç şahit olmayız. Bu durumu bilim yağmurun, kaldırma kuvvetinin dengelemesi sonucunda yumuşak şekilde yere iniş yapması olarak açıklamaktadır.

Mesafe ve ivme aynı olmasına rağmen, kaynakları oluşturacak şekilde toprağı ve dağı delen yağmur damlasının başka hiçbir canlıya zarar vermemesi, bizler için de ibretlik bir durumdur. Günümüzde tarif edilebilen bu ince hesap, yağmurun biz canlıları esirgeyerek yağmasının da bir rahmet olduğunu öğretmektedir. Harika bir sanat olan yağmurun, düşme hızının ve kütlesinin kaldırma kuvveti ile dengelenmesi, belirli bir ölçü takdir edilerek indirilmiş olmasıyla bağlantılıdır.

Dünyaya yağan yağmurun saniyedeki ortalama miktarı 16 milyon tondur. Bu ölçüyü haber veren ayet ise adeta bizlere rahmeti de açıklamaktadır. Ayette belirtilen rahmet, yağan yağmurun canlılara zarar vermemesi itibariyle koruyup-esirgeme, kaynakları beslemesi itibariyle de bereket olarak hizmetimize sunulmuştur. Sürekli tekrar edilen bu sistemli dönüş ise ölümden sonra dirilişe benzetilmektedir. En doğrusunu, Allah (c.c.) bilir.

ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:

Gökten bir ölçüye göre (canlıları esirgeyip) suyu indiren o’dur. Biz onunla, ölü memlekete (bereket) hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlardan) çıkarılacaksınız. [237]

[231] Yunan filozofu. Doğum, m.ö. 384 – ölümü, m.ö. 322

[232] Yunan filozofu. Doğum, m.ö. 624 – ölümü, m.ö. 546

[233] Yunan filozofu. Doğum, m.ö. 427 – ölümü. m.ö. 347 asıl adı Aristokles’di. Geniş omuzları ve atletik yapısı yüzünden, yunanca platon anlamına gelen geniş göğüslü, lakabı ile anıldı ve tanındı. Eflatun, diye de bilinmektedir.

[234] Rönesans dönemi İtalyan mimar, mühendis ve geometrici (d. 1452- ö. 1519)

[235] Kuran hiç tükenmeyen mucize, syf.132

[236] Hızın, zamana göre değişim kazanan türevi

[237] Zuhruf suresi, 11. Ayet