Tevhid
Tevhid lügatte ,“birleme”, “birkaç şeyi bir araya getirme” anlamına gelmektedir. Istılahta[148] ise Allah (c.c.) varlığını, birliğini, tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığını, eşi ve benzeri bulunmadığını bilmek ve bunlara inanmaktır. Manasını bilip inanan kişiye de muvahhid denir.
Yaratılmış her bir âlemin birbiri içinde var oluşunun sürekliliği, bir olan yaratıcının varlığını ve kudretini gösteren bir durumdur. Bu oluşum, kendi içinde gizlenen ve tamamlayıcı özellik gösteren unsurların birbirlerine kenetlenmesi suretiyle vücut bulmaktadır.
Canlılar çevreye uyum sağlama, üreme, kalıtım gibi ortak özelliklere sahiptir. Her canlı, erkek ve dişi olarak çift yaratılmıştır ve her yaratılan çift devamında bir canlı meydana getirir. Meydana gelen her canlı ise bu oluşumun sürekliliğine müsait halde dünyaya gelmektedir. Canlılar âleminde var olan bu çokluktan tekliğe geçiş, tevhidin bir getirisidir.
Maddenin katı, sıvı ve gaz halleri bulunmaktadır. Maddenin katı hâli, belirli bir şekle ve hacme sahiptir. Katı maddeyi oluşturan atom ve moleküller birbirlerine çok yakındır, aralarındaki boşluklar çok azdır. Atom ve moleküller arasında bir düzenlilik vardır. Maddenin sıvı hâli belirli bir şekle sahip değildir. Sıvılar akışkan olduklarından bulundukları kabın şeklini alırlar. Maddenin gaz hâli, atom veya molekülleri arasında boşlukların çok olduğu durumdur. Yayılmaları hissedilebilir veya gözle takip edilebilir.
Bunların birbirlerine geçişme suretiyle yaşam sürmeleri tevhidin temel ilkeleridir. Maddenin katı, sıvı ve gaz hallerinin tevhidin ilkeleri olduğu gerçeğini bir hadis-i şerif ile örneklendirelim.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Bana üç şey sevdirildi. Namaz, kadın ve güzel koku[149]…
Namaz beden ile yapılan ibadetlerden olmakla beraber tevhid inancının pratik hayattaki en güzel göstergesidir. Azaların, bir olan Allah’ı bir bütünlük ve nizam içerisinde zikir etmesi vardır. Bu yönü ile zikir, maddenin katı hali gibidir. Belirli bir şekle ve hacme sahip olarak eda edilen bir fiildir. Atom[150] ve moleküler[151] yapıların birbirlerine yakın olacak biçimde tasarlanmaları gibi, tüm eylemlerin arasında bozulmaz bir düzenlilik vardır.
“Âlemleri hizmetime verenin hizmetindeyim.” duruşudur “KIYAM”. Dünya işlerini o an geriye bırakır ve tekbir getirir insan. Tekbir “k-b-r” kökünden türemiştir. Kebir büyük, kübra daha büyük, ekber ise en büyük demektir. Bunun için “ALLAH’U EKBER”[152] der. Çünkü O’ndan daha büyük azamet sahibi, O’ndan daha büyük güç sahibi yoktur. O’nun için bunca işi elinin tersi ile arkaya atmasının güvencesidir tekbir. Bunun ile birlikte ellerini bir ölü gibi bağlar ve başlar tefekküre dalmaya…
Bismillāhirrahmānirrahīm
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Elhamdü lillâhi rabbil’alemin.
Hamd(in övme ve övülmenin her türlüsü), âlemlerin (tek) Rabbi[153] olan Allah’adır.
Errahmânir’rahim.
(O) Rahman’dır (Dünyada bütün yaratıklara bol merhamet edendir), Rahim’dir (ahirette yalnız müminlere acıyıp, mağfiret edecek olandır).
Mâliki yevmiddin.
Din gününün (hesap gününün) maliki/hükümrânıdır.
İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în,
(Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibadet ve itaatle) kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım dileriz.
İhdinessırâtel müstakîm.
Bizi doğru yola (İslam’a) ilet (İslam ile yaşat)
Sırâtallezîne en’amte aleyhim ğayril mağdûbi aleyhim ve led dâllîn.
Kendilerine (lütfünden) nimet verdiğin (iyi) kimselerin yoluna (ilet); (emirlerine asi olmuş ve) gazaba uğramışların ve sapıtanların değil ( Ya Rabbi). (Âmin…)[154]
Rahman, dünya hayatında mümin veya kâfir ayırmaksızın kullarının hepsine eşit muamele eden, Rahim ise ahirette yalnızca müminlere rahmeti ile muamele edecek olan manalarına gelir ve kişi böyle başlar sureye: “Rahman ve rahim olan Allah’ın adı ile.” Övme ve övülmenin her türlüsüne layık olanı zikreder ve akıl bulur ondan başkasının olmadığını, “Elhamdü lillâhi rabbil’alemin.” der. Dünya hayatında merhamet, ahirette ise mağfiret bekleyerek isimlerini tekrar eder: “Errahmânir’rahim.” Hesap gününü hatırlayıp, hesabı yalnızca o günün sahibine vereceğini aklına getirir, “Mâliki yevmiddin.” der. Hemen hesap gününde sorguya çekileceği iki temel konunun sözlü savunmasını yapar: “İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în.” der. Bu savunmayı ehli kitabın yaptığı yanlışlara düşmemek için söyler. Ve onlar gibi doğru yol üzerinde olduğunu zannetmekten Allah’a sığınarak, “İhdinessırâtel müstakim.” der. Çünkü Allah’ın kelamının varlığı ile bilir ki hak ile batıl, doğru ile yanlış belli olmuştur. Onun için de “Sırâtallezîne en’amte aleyhim ğayril mağdûbi aleyhim ve led dâllîn.” der. Sonra hak ile batılı veya doğru ile yanlışı ayırt eder şekilde ekstra bir sure daha ekler ve rükûya gider…
RÜKÛ eşyayı, insanın kullanımı için boyun eğdirene boyun eğiştir. Bu boyun eğiş noksan sıfatlardan uzak olan yaratıcıya sevgi mahiyeti[155] taşır. Bunun için de “Sübhâne rabbiyel-azîm.” (Yüce rabbim her türlü eksiklikten münezzehtir, her övgü O’nadır.) der. Bundan sonra anlık dirilişi simgeler bir hareket ile doğrulurken, yeryüzüne yönetici ilan edilen halife[156], gücünü aldığı yere övgüsünü yeniler: “Semi’allahü limen hamideh.” (Allah, kendisine hamd edeni işitir) der ve doğrulur. Doğrulduktan sonra, kendisini halife olarak dünyaya getireni terbiye edicisi ilan ederek sevgisinin bölünmezliğini dile getirir: “Rabbena lekel-hamd.” (Ey Rabbimiz! Hamdü senâ ancak sana mahsustur.) der ve sonrasında secdeye kapanır. Bu kapanış dil ile iddia edilenlerin, bedenin şerefi olan alnın ayaklar altında bir seviyeye indirilmesi suretiyle, ispatıdır.
SECDE etmek, Allah (c.c.)’ı sevgide yüceltmenin, otorite olarak birlemenin ve O’nun yardımına muhtaç olunduğunun göstergesidir. Onun için iki secde sonrasında “Sübhâne Rabbiyel-âlâ” (Pek yüce olan Rabbimi her türlü eksiklik ve noksanlıklardan tenzih ederim) deriz. İlk secde takdim[157], ikinci secde ise takdis[158]dir. Bu mana ile geçen rekâtlar sonunda namazın bitirilmesi için son oturuş yapılır. Bu oturuşa Ka’de-i Âhire, tahiyyat duasını okuyacak süre kadar oturmaya ise teşehhüd denir.
TEŞEHHÜD, itaat çatısının ve içindeki mevcut ailenin kimlik yapısıdır. İsmini okunan duadaki iki şehadet içermesinden alır. Dostluğun, övgünün, selamın ve duanın kimlere ve ne şekilde yapılması gerektiği işlenmektedir. Teşehhüd, namaz sonrasında dünya yaşantısına devam edileceğinden namazın bitimine yakın, halifenin gaflete düşmemesi için olmakla beraber itaatin kimlere yapılacağı ve bu itaat çatısı altında yaşayanların bir aile oldukları ve birbirlerine karşı sağlık, afiyet, sıhhat ve selamet dileyerek mutlu bir aile olarak yaşamaları gerektiği haberini verir. İki şehadetten bir tanesinin yeterli olduğunu söyleyenlere ve müminlerin kardeş olduklarının unutulma ihtimaline karşın uyarmaktadır. Müminin miracı olan namazda bu dua Allah, Resulü, melekleri ve salih kulları selamlamanın bir ifadesidir. “Ettahıyyâtü lillâhi ve’s-salâvâtü ve’t-tayyibât. Esselâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi’s-sâlihıyn. Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.” (Bütün dualar, senalar Allah’a mahsustur. Allah için yapılır. Ey mertebesi yüce olan peygamberim, Allah’ın rahmeti ve bereketleri ile selâm ve selâmetlik sana olsun! Selâm ve selâmetlik bize ve Allah’ın iyi kullarının üzerine olsun. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka hiçbir mâbud yoktur, yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür.)
Maddenin sıvı hali ise akışkanlık özelliğini göstermektedir. Bu özelliğinden dolayı sıvılar, belirli bir şekle sahip olmayıp bulundukları kabın şeklini alırlar. Maddenin sıvı halinin tevhide olan hizmeti, yaratılacak alan içerisinde bulunması, canlıların temel yapıtaşlarından oluşu, yaşamsal alanın sürekliliği için depolama vazifesi görmesi, sağlıklı yaşam için temizlik ihtiyacını karşılaması ve mevcut yaratılışın devamlılığını sağlaması olarak sıralanabilir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Yaradılışın başlangıcı
O’nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan o’dur.[159]
Yaşamın oluşumu
Allah bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. [160]
Depolaması
Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukardan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.[161]
Temizliği
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz tam temizlenin (gusül edin)…[162]
Hayatın devamlılığı
Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı (meni) damlasından yarattık.[163]
Örnek olarak ele aldığımız hadisteki, “kadının” sevdirilmesi ifadesi ise aslına dönüş buyruğu[164] olarak gerçekleşen tevhidi bir ilkeyi göstermektedir. Erkeğin, eşi kendisinden yaratıldığı için, kadına olan sevgisi bir şeyin kendi parçasına olan muhabbeti gibidir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Ey insanlar, sizi tek bir candan yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın türetip yeryüzüne yayan rabbinizden korkun. Kendisinin adını öne sürerek, birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde devamlı gözetleyicidir.[165]
Bu muhabbetlerinden dolayı kadın ve erkek, birbirlerine karşı isteklerinden kuvvet, ilgilerinden mutluluk, birleşimlerinden de şehvet bulurlar. İnsana şerefi tevhid verdiği için, şehvete tapan şirke düşer. Bir şeyden haz alınması kendisine tapılmasını gerektirmez. İlişkide haz ile mutluluğu belirleyen şey nikâhtır. Çift ilişkisinde, nikâhlı ise mutluluk, nikâhsız ise haz bulur. Mutluluk az acı karşılığında uzun bir tat verir. Haz ise az tat alma karşılığında uzun bir pişmanlık verir. Şehveti mutlak gaye kabul eden kendisini hayvan seviyesine indirmiş olur. Onunla zaman geçirmekle yetinir, onunla övünerek mutmain[166] olur. Oysaki zevk alışın zirvesinde şehvetin oluşu insanların hayvanlaşması için değil, neslin devamlılığını sağlamak içindir. Şehvet olmamış olsa idi, kendi nefislerine düşkün olan insanlar çocuk sahibi olma yükünden kaçacak ve böylece neslin devamlılığının sona ermesini neden olacaklardı. Allah (c.c.), bu ağır yükü şehvetin etkisi sonucunda insanlara unutturarak neslin sürekliliğini sağlamıştır.
Nikâh, toplumların bedensel veya fikirsel sıhhatini sağlar. Bulaşıcı olan tüm hastalıkların panzehiri konumundadır. Bireylerin ise kendilerini savunma hakkıdır. Nikâh, Allah’ın emri, Peygamber efendimizin kavli, mezhep imamının içtihadı ile tarafların birbirlerine karşı hukuksal anlamda sorumluluk üstlenmesi yoluyla başlar. Bu, hesap gününe iman etmiş olan insanların dünya yaşamlarını sağlıklı ve huzurlu bir biçimde geçirmesi içindir. Dünya mutluluğunun ve huzurunun temini için ilişkilerin muhakkak uhrevi[167] boyutu olmalıdır. Hesap verme endişesini duymayan bireylerin aile sorumluluğunu taşımaktan uzak olmaları sıklıkla görülmektedir. Bunun için ahiret inancından yoksun olarak yapılan evlilikler çoğu zaman ahlaksızlık ve huzursuzluk getirmektedir. Bu ahlaksız ve huzursuz ortamların daha da artmaması için nikâhla beraber mücâhede[168] gerçekleştirilmelidir. Çünkü nikâh, yalnızca bulunduğumuz dini belirten teknik işlemler manzumesi değildir. Dinin hizmet alanı içerisinde yer alan bir parçasıdır. Bunun için ehli kitap olanlardan kız alınır fakat onlara kız verilmez veya “Müslüman’ım” demesine rağmen başka dinden birisi ile evlenen bir bayan nikâhsız sayılır ve o dinden kabul edilir.
Birbirlerini tamamlayıcı unsurlar ile donanmış olmalarından olsa gerek, Kur’an-ı Kerim kadın ve erkeklerden “…Onlar sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz.”[169] diye bahsetmektedir. Örtü iki taraf için farklı manalar ifade etmekle beraber temel olarak koruma-korunma anlamındadır. Harama yönelmekten, huzursuz olmaktan, kötülük bulmaktan ve mutsuz olmaktan korunmak için bu ifade kullanılmıştır.
Kadının erkeğine örtü oluşu önemseme, özen gösterme, sözünü dinleme ve ehemmiyet verme gibi itaate yönelik anlamlara gelir. Çünkü erkekler, kendisine itaatkâr olan kadınlara gönülden bağlılık duyarlar.
Erkeğin kadını için örtü oluşu ise barındıran, gözeten ve himaye eden gibi sahiplenmeyle ilgili manalara işaret etmektedir. Bunun sebebi kadınların kendisini sahiplenen erkeklere gönülden bağlılık hissi duymasıdır. Genel anlamı itibarı ile örtü, birbirleri ile bir arada yaşayarak mutluluk ve huzur bulmaları anlamındadır.
Meydana gelen çocuklar çiftlerin yaşamını ortaya seren birer tablo gibidir. Bu aşamada maddenin sıvı hali tevhidi görevine anne sütü ile devam etmektedir. Anne sütü dünyanın en güzel besinidir. Doğum sonrası oluşan bu besini bebek almaya devam ederken ailesinin doğru olarak kabul ettiği yaşam tarzından da birebir etkilenir. Çiftler nikâhtan önce cinsel birleşim gayesi ile birbirlerini tanımamışlarsa bu, süt yolu ile ilk doğan bebeklerinin çekingen olmasına yol açar. Yani iki insanın bedenen yeni tanışmasından dolayı meydana gelen çekingenlik, süt yolu ile yeni doğan ilk evlada geçmektedir. İlerleyen zaman içinde birbirlerini daha iyi tanıma olanağı bulmaları nedeni ile sonraki yıllarda doğan çocuklarda bu boyutlarda çekingenlik görülmez. Ailenin en küçük çocuğunun zeki olduğu anlayışı da bundan yaygındır fakat bunun adı zekilik değil, girişken olmaktır.
Süt oluşumu için annenin aldığı gıdanın hangi yollardan kazanıldığı çocuğun asi olup olmaması ile çok alakalıdır. Gelir haram yoldan elde ediliyorsa tevhidi mekanizma bunu, evladının isyankâr veya hayırsız olması ile sonuçlandıracaktır. Bununla birlikte anne sütünü yeteri kadar alan çocuklar anne ve babasına karşı saygılı, Rabbine karşı ise kul olmaya daha meyilli olurlar. Kur’an bizlere bu haberi şu şekilde vermektedir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah’tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.[170]
Maddenin gaz hâli ise tevhidi görevine en başta kâinatın ham maddesini oluşturmak ile başlıyor. Sıvı ve katı maddeler bile hizmetlerine başlamadan evvel gaz halinde idiler.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi…[171]
Gaz, maddenin yaratılmış ilk halidir. Henüz ışığın olmadığı karanlık haline “duhan” denilmiştir. Türkçede ise “duman” denilmektedir. Belirli bir şekli ve hacmi yoktur. Katı bir madde ısıtıldığı zaman katı halden sıvıya, sıvı halden de gaz haline geçer. Bu duruma faz[172] değişikliği denir. Sıvıyı meydana getiren atom veya molekül tanecikleri birbirlerini çekerler. Sıvı ısıtıldığı zaman tanecikler arasındaki çekim kuvveti yenilir ve tanecikler sıvı safhadan ayrılarak gaz haline dönüşürler.
Moleküllerin, sahip oldukları enerji sebebi ile çok yoğun bölgeden az yoğun bölgeye çözülüp ayrılmaları veya yayılmaları gibi hareketlerine inhilal denir. Bu geçişmelere terimsel olarak difüzyon da denilmektedir.
Başlangıçta çok sıcak bir duman bulutu halinde olan bu gaz kütlesinin zaman içinde parçalara ayrılarak nebülözleri,[173] galaksileri[174] ve güneş sistemlerini meydana getirecek şekilde tevhide hizmet ettikleri bizlere şu şekilde haber verilmektedir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?[175]
Örneğimiz olan hadisteki sevdirilen “güzel koku” çoktan aza doğru yayılma göstererek tevhide olan hizmetini sunmaktadır. Odanın köşesine sıkılan güzel bir koku odanın her tarafına yayılmadan dağılmayı bırakmaz. Huzur ve ferahlık verdiği için güzel koku, bireysel yaşantımızda ve çevremiz ile olan ilişkilerimizde sürekli olarak kullandığımız metalardan biridir.
Hiçbir şeyin boşa yaratılmamış olduğu kâinatta gerçekleşen bu hizmete hikmet gözü ile bakmamız, bu hikmetin bizler için taşıdığı haberi de anlamamızı sağlayacaktır. Bu haber insanların, mutluluk ve refahlarını en güzel biçimde nasıl temin edeceklerinin bilgisidir.
Huzur ve ferahlık verme amacı ile maddenin bu fazda çoktan aza doğru yayılarak hizmet ediyor olması, çokluk ile övünmeden imkânı az olanla (zekât ve sadaka vererek) paylaşmayı, (rızka rıza ile) azlığa kanaat etmeyi, az olan (tevhid ehli) ile yayılma gayreti içinde hayatı (cihad ederek) yaşamayı telkin etmektedir. Çokluk ile övünmek veya çokluktan güç elde ederek otorite oluşturmaya kalkmak yalnızca tevhide hizmet etmeyen insanlarda vardır. Tevhidin yapı taşlarını oluşturan infak, kanaat ve cihad gibi unsurlar bunların bulunduğu yerlerde mevcut olmazlar. Bunun için Kuran-ı Kerim, cehennemi hak eden insanların gidiş sebebini dünyada çoklukla övünme olarak bildirmiştir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize veya ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız. Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de (kötü amellerinizden dolayı) elbette göreceksiniz. Sonra onu, gerçekten yakin gözüyle görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz.[176]
Allah (c.c.) bizlere, tevhidin huzura olan hizmetini ve ancak tevhide hizmet ederek huzura ulaşılacağını bu şekilde haber vermektedir. Tüm âlem bu şekilde yaratılmıştır. Bunun aksi olacak bir uygunsuzluk da bulunmamaktadır. Herhangi bir maddeye kanunsuz, anlamsız veya çelişkili bulma gayesi ile bakılsa bile bunun sonunda göz ümidini kesmiş olarak geri dönecektir.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Rahman’ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir, herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.[177]
Bütün canlılar tevhide hizmet eden maddenin bu halleri ile nasiplenmektedir. Madde katı, sıvı veya gaz halinde olsa da yüzeyi algılama ile deri, sesi işitmesi ile kulak, tadı alması ile dil, cismi görmesi ile göz ve kokuyu alması ile burun bu hizmetkârlardan faydalanmaktadır. Varlığını birliğe davet eden bu hizmetkârlar sayesinde devam ettirmesine rağmen yaratıcısına karşı nankör olan tek canlı insanların içinden tevhid ehli olmayanıdır. Diğer canlı türlerinin birçoğunda, sürekli olarak çoğalmakta olmalarına rağmen, çokluktan güç bulma gibi bir durumun olmayışı canlılar âleminin tevhide olan bağlılığını gösterir. Bu durum yalnızca biz insanlardaki, şehvet, hırs ve aç gözlülük meselelerinde olduğu gibi, nefsin akılla olan mücadelesinde üstün geldiği durumlardandır. Diğer canlıların sürü halinde yaşayanları insanlardan daha güçlü olmasına rağmen tek bir insan onların hepsini terbiye etmeye ve yönetmeye güç yetiricidir. Sürü halinde gezen canlılara bakın, hangi türün devamlılığını sağlama emri ile yaratılmışlarsa onlara boyun eğdirilmişlerdir, hangi canlı türü ile yaşamlarını idame ettireceklerse yalnızca onlara ulaşma gayesi içerisinde varlıklarını sürdürmektedirler. Hiç biri atom bombasını icat eden akıldan daha zararlı ve vahşi değildir.
Çokluğun birliğe olan hizmeti tevhidi ilkelerinden olmasa idi, uzun sivri dişleri, dev cüsseleri, tonlarca ağırlığı ve uzunca bir süre yaşamaları ile filler, insan neslinin ve daha birçok neslin sonunu getirebilirlerdi. Fakat file dair, kayıtlara geçmiş, canlılara zulüm edilme bilgisine rastlamıyoruz. Çünkü fillerin yaşam amaçları çokluk ile güç kazanarak baskı kurmak, otorite oluşturmak değil, yaratıcının takdir ettiği şekilde hayat sürdürmektir. Binlerce yumurta bırakan böceklerin yaşamları filler kadar olsa idi denge yaşamsal olarak yine bozulurdu, fakat onların da yaşam süreleri çok az tayin edilmiştir. Aynen bu şekilde, bütün canlının yaşamı üreme, şekil, ömür ve rızk olarak müthiş bir denge içerisindedir. Tevhid konusunu maddenin üç hali ile işledikten sonra sözün özünü, özlerin içinde olanı bilene bırakarak bu konuyu bitirelim.
ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
Biz göğü “büyük bir kudretle” bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz. (gaz hâli)
Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz). (katı hâli)
Ve Biz, her şeyi iki çift yarattık. (sıvı hâli)
Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.[178] (Tevhidi tebliğ)
[148] İlmi anlamda
[149] Nesai, İşareti’n-nisa, 1
[150] Maddeyi oluşturan kimyasal elementlerin bölünebildiği en küçük parça
[151] Vasıflarını kaybetmemek şartıyla ayrılabilen, maddenin en küçük parçası
[152] Allah en büyüktür.
[153] Rab, insan, toplum veya her hangi bir şey üzerinde otorite iddiasında bulunmadır.
[154] Hasan Tahsin feyizli, Feyzü’l furkan, syf.1
[155] Nitelik, vasıf, öz, asıl
[156] Allah adına yeryüzünde hareket eden
[157] Bir şeyi karşılıksız olarak verme, sunma
[158] Kutsama, kutsal sayma
[159] Hud suresi, 7. Ayet
[160] Nur suresi, 45. Ayet
[161] Hicr suresi, 22. Ayet
[162] Maide suresi, 6. Ayet
[163] İnsan suresi, 2. Ayet
[164] Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı güç, emir, direktif
[165] Nisa suresi, 1.ayet
[166] Doyuma ulaşmış
[167] Ahirete ait, öbür dünyaya ilişkin
[168] Din düşmanlarına karşı koyma, çarpışma, uğraşma, çalışma, gayret gösterme
[169] Bakara suresi, 187. Ayet
[170] Bakara suresi, 233. Ayet
[171] Fussilet suresi, 11. Ayet
[172] Safha, evre
[173] Yıldızlararası gaz ve toz bulutu
[174] Kütle çekimi ile birbirine bağlı yıldızlar
[175] Enbiya suresi, 30. Ayet
[176] Tekasür suresi, 1–8. Ayetler
[177] Mülk suresi, 3–4. Ayetler
[178] Zariyat suresi, 47–49. Ayetler
You Might Also Like
Hadislerin Önemi
Hadislerin Tedvîni ve Tasnifi
Doğru Bilgi Ve Toplum